29 Aralık 2014 Pazartesi

Üniversite sınavı başvurularında önce başvuru yapılacak, sonra ücret yatırılacak

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), sınav başvurusunda değişikliği gitti. Önceden, sınava girmek isteyen öğrenciler, ücreti yatırdıktan sonra başvuru yapıyorlardı. 2015 ÖSYS'den itibaren ise, öğrenciler önce başvuruyu yapacak, daha sonra başvuru ücretini yatıracak. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), 2015 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (2015-ÖSYS) için adayları bilgilendirme amaçlı Aday El Rehberi, Sınav Takvimi Posteri ile Kamu Spotu hazırladı.Adayların mağduriyet yaşamaması için bu yıl ilk kez yapılan düzenlemeye ilişkin hazırlanan kamu spotunda, 2015 ÖSYS'ye katılabilmek için 05-19 Ocak 2015 tarihleri arasında ÖSYM'nin başvuru merkezleri, sınav koordinatörlükleri veya bireysel olarak internet üzerinden başvuru yapılabileceği belirtilerek, "Başvuruda alacağınız kişisel şifre ve TC kimlik numaranızla tüm işlemlerinizi ÖSYM'nin internet sayfasından takip edebileceksiniz. Başvuru işleminin tamamlanabilmesi için ÖSYS başvuru ücretini 05-20 Ocak 2015 tarihleri arasında anlaşmalı bankalar aracılığıyla ya da (www.osym.gov.tr) adresindeki ödemeler sekmesinden yatırmanız gerekmektedir." uyarısı yapıldı.ÖSYS'ye başvuru yaptığı halde süresi içerisinde sınav ücretini yatırmayan adayların başvurularının işleme alınmayacağı kaydedildi.'Emeğiniz Emanetimizdir' yazılı 2015-ÖSYS Aday El Rehberi'ne göre YGS, 15 Mart 2015 tarihinde yapılacak. LYS-4 13 Haziran, LYS-1 14 Haziran, LYS-5 14 Haziran, LYS-2 20 Haziran, LYS-3 21 Haziran günlerinde yapılacak. Başvuracak adaylar, Aday El Rehberi, Sınav Takvimi Posteri ile Kamu Spotu'na ÖSYM'nin internet sitesi üzerinden ulaşabiliyor.

27 Aralık 2014 Cumartesi

Sigortaser’den Ciceksatis.com Müşterilerine Özel İndirim

Sigortacılığın yeni yüzü Sigortaser’den ciceksatis.com müşterilerine özel 20 TL indirim! 

Nasıl yararlanabilirsiniz?

Kampanyaya 29 Aralık 2014 tarihinden sonra  geçerlidir. Sadece Ciceksatis.com müşterileri için geçerlidir.

Bu indirimden yararlanmak için sigorta paketinizi seçtikten sonra  “CİCEKSATİS” kodunu Sigortaser yetkililerine iletmelisiniz.

Kampanyadan hemen yararlanmak ve teklif almak www.sigortaser.com adresine tıklayabilirsiniz

Nelere dikkat etmelisiniz?

Tüm Sigortaser sigorta ürünleri için geçerlidir.İndirim, seçeceğiniz sigorta poliçesinin toplam tutarı üzerinden uygulanacaktır20 TL  indirim için herhangi bir alt veya üst limit yoktur.Sigortaser ürünleri hakkında detaylı bilgi alabilmek için info@sigortaser.com mail adresinden ve 0212 871 28 00 telefon numarasından Sigortaser yetkililerine ulaşabilirsiniz.Ciceksatis.com’a özel bu indirim üzerinden başka indirim sunulmamaktadır. Kampanya 30 Mayıs 2015 tarihine kadar geçerlidir.

Sigortaser ile ilgili aklınıza takılan tüm  soru ve sorunlarınız için info@sigortaser.com e-posta adresinden iletişime geçebilirsiniz.

12 Aralık 2014 Cuma

'Özgül öğrenme güçlüğü' zekâ geriliği değildir!

Siirt Özel Celal Değer Koleji Rehberlik (PDR) Uzmanı ve Aile Danışmanı Davut Bayazıt, okul çağındaki çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan sonra en sık görülen toplumda Einstein hastalığı olarak bilinen, Özgül Öğrenme Güçlüğünün (ÖÖG) zekâ geriliği olmadığını, bu konuda ailelerin tedirgin olmamaları gerektiğini dile getirdi.Okul Rehberlik Uzmanı Bayazıt, "Özgül Öğrenme Güçlüğü (ÖÖG), bir çocuğun zekâsının normal ya da normalin üstünde olmasına rağmen okuma, yazma veya matematiksel becerilerinde yaşına ve zekâsına oranla yaşıtlarına göre düşük başarı göstermesidir. Bunun sebepleri arasında da, doğum öncesi yetersiz beslenme, ilaç kullanımı, doğum sırasındaki zorluklar ve doğumdan sonra oksijensiz kalma gibi nedenler olabilir." dedi.Özgül öğrenme güçlüğünün, Disleksi (okuma güçlüğü), Disgrafi (yazma güçlüğü), Diskalkuli (matematiksel işlemleri öğrenme güçlüğü) gibi türlerinin olduğunu, Nobel ödüllü ünlü bilim adamı Albert Einstein, Thomas Edison, Mozart, Leonardo da Vinci, Tom Cruise, Walt Disney, Winston Churchill, Henry Ford, Thomas Edison, Beethoven, George Bernard Shaw gibi başarılı kişilerin de, Disleksili ünlüler arasında yer aldığını belirten Bayazıt, görüldüğü gibi özgül öğrenme güçlüğünün zekâ geriliği ile hiçbir alakasının olmadığını söyledi.Rehberlik Uzmanı Bayazıt, özgül öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların, gerekli psiko-eğitsel desteği almadıkları takdirde özgüven eksikliği, okula karşı isteksizlik, okuldan kopma gibi duygusal sorunlarla karşılaşacağını, bu konuda çocuğun ailesine ve öğretmenine çok büyük görevler düştüğünü, ihmal edilmeden bir psikiyatri uzmanından destek alınması gerektiğini vurguladı.(CİHAN)

4 Aralık 2014 Perşembe

ALES sonuçları açıklandı

2014 Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (2014-ALES) sonuçları açıklandı.SONUÇLARI ÖĞRENMEK İÇİN TIKLAYIN2014 Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (2014-ALES) sonuçları açıklandı.ALES sonuçlarına, "https://sonuc.osym.gov.tr" internet adresinden ulaşılabilecek. Adaylar sınav sonuçlarını T.C. kimlik numaraları ve şifreleri ile öğrenebilecek. Sınav sonuç belgesi basılmayacak. Sınav sonuçlarına ilişkin sayısal bilgilere ve sınav sorularının yüzde 10'undan oluşturulan Temel Soru Kitapçığı'na ÖSYM'nin internet sitesinden erişilebilecek.

29 Kasım 2014 Cumartesi

Asla Vazgeçme!

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) ilk dönem sınavlarının sona ermesi ile birlikte aslında öğrenciler için her şey yeni başlamış durumda. Çünkü Yerleştirme Puanı (YEP), merkezî sınavların yüzde 70’i ve Yılsonu Başarı Puanı (YBP) yani 6, 7 ve 8. sınıf puanlarının ortalamasının yüzde 30'unun toplanması ile elde edilecektir. Bu durumda ikinci dönem TEOG sınavları hâlâ önemini korumaktadır.Yazılılar daha bitmediği için az da olsa 8. sınıf YBP’si üzerinde etkisini devam ettirmektedir. Geçen yıl yapılan TEOG sonrası, gerçekleştirilen ilk puan hesaplamalarında ve ardından yapılan tercihlerde yüzdelik dilime düşen öğrenci sayısının arttığı görülmüştür. Bu nedenle çok ufak puan farklılıklarında daha fazla kişi yer almıştır. Bu nedenle öğrencilerin “Çok az bir puan artışı benim ne işime yarayacak?” diye düşünmemesi gerekir. Bazen tercih döneminde küçük denilen o puanlar istenilen okula gitmenizi kolaylaştırmaktadır. Sonuçta bu durumlardan sadece birisi bile öğrencilerin ders çalışmayı bırakmaması için yeterlidir. Çölün ortasında mahsur kalan genç bir adamın başından geçenler bu konuda bizim için iyi bir ders niteliğindedir: “Çölde mahsur kalan genç bir adam oğlunu düşünerek batıya doğru yürümeye başladı. Aç ve susuz tam iki gün yürüdü. Umutları bitmek üzereydi. İki gündür bir vahaya ulaşamamıştı. Ancak o sırada çocuğunu düşündü ve vazgeçmemeye yemin etti. Yürüdü, büyük bir inançla yürüdü. Birden bir vaha gördü, yaklaştı. ‘Kurtuldum, geliyorum yavrum’, diyerek koşmaya başladı. Vahanın yanına geldi. Su diye elini daldırdığı şey kumdu, serap görüyordu ancak o yılmadı, yürümeye devam etti. Adam bu yürüyüşünde birçok serap gördü ama yılmadı, yıkılmadı. Yine yürüdü. Oğlu bir an bile çıkmıyordu aklından. Tekrar bir vaha gördü, koştu ve yüzüstü suya atladı. Ağzına dolan kumlardan sonra ‘Yine serap!’ diye bağırdı. Hiç hali kalmamıştı ama her gördüğü vahaya koşuyordu, her seferinde serap olsa da. Artık sürünerek gidiyordu oğluna. Yeniden bir vaha gördü, biraz daha gitti, biraz daha süründü. Güçlükle şunları mırıldandı: ‘Beni affet oğlum gelemiyorum. Biliyorum bu da serap, bir sonraki de. Elveda!’ dedi, kendini güneşin eriten sıcağına bıraktı ve pes etti. Kısa bir süre sonra da öldü. Ertesi gün aynı yerden bir kervan geçti. Kervanın kılavuzu genç adamın cesedini buldu ve yanındakilere: ‘Su içmeyi bırakın da çabuk buraya gelin. Burada bir ölü var. Suya on metre kala susuzluktan ölmek kim bilir ne acıdır, ama ölen hiçbir zaman bunu bilmez.’ dedi.” Değerli arkadaşlar lütfen pes etmeyin, zira pes etmeyerek mücadelesinden vazgeçmeyenler, ortaya çıkan ufak farklar sayesinde başarılı olmaktadırlar.* Körfez Yayınları Rehberlik Koordinatörü

28 Kasım 2014 Cuma

MEB: TEOG mazeret sınavı 13-14 Aralık tarihlerinde yapılacak

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2014-2015 öğretim yılı 8. sınıflar 1. dönem ortak sınavlarına olumsuz hava koşulları nedeniyle giremeyen öğrencilerin 13-14 Aralık 2014 tarihlerinde yapılacak mazeret sınavına alınacaklarını açıkladı.MEB'den yapılan yazılı bilgilendirmede, 2014-2015 öğretim yılı 8. sınıflar 1. dönem ortak sınavları 6 temel ders için, 26-27 Kasım 2014 tarihlerinde ülke genelinde, olağanüstü haller ve özel durumlar dışında öğrencilerin öğrenim gördükleri okullarla, yurt dışında, KKTC ve Bakanlığa bağlı okulların bulunduğu yurtdışı sınav merkezlerinde, Türkiye saatiyle 09.00, 10.10 ve 11.20'de aynı anda başladığı, saat 12.00'de sona erdiği hatırlatılarak, Türkiye ve yurtdışı sınav merkezlerinde sınav uygulamasının eş zamanlı olarak gerçekleştirildiği kaydedildi.26 Kasım 2014 Çarşamba günü sınavın 1. oturumunda Türkçe, Matematik, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerinden; 27 Kasım 2014 Perşembe günü yapılan 2. oturumunda ise Fen ve Teknoloji, T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ile Yabancı Dil derslerinden sınavlar yapıldığı belirtildi.Ülke genelinde 970 sınav merkezinde, 15 bin 353 okulda 1 milyon 287 bin 847, yurt dışında 8 ülkede, 15 sınav merkezinde, 742 olmak üzere toplam 1 milyon 288 bin 589 8. sınıf öğrencisinin katılması planlanmış ortak sınavlarla ilgili sınav evrakının yer aldığı sınav güvenlik kutularının MEB tarafından sınav merkezlerine sorunsuz bir şekilde ve zamanında ulaştırıldığı aktarıldı.Ancak bölgesel olarak kar yağışının yoğun olduğu ve taşımalı eğitim kapsamında olan illerden, 27 Kasım 2014 tarihi itibariyle ulaşan bilgilere göre, Konya ilinde 55, Karaman ilinde 6 olmak üzere toplam 61 okulda sınav yapılamadığına dikkat çekilerek, "Bu illerden Konya'da bin 556, Karaman'da 193 öğrenci sınava girememiştir. Sınava olumsuz hava koşulları nedeniyle giremeyen öğrenciler 13-14 Aralık 2014 tarihlerinde yapılacak mazeret sınavına alınacaklardır." denildi.

25 Kasım 2014 Salı

MEB'den haberdeki ‘taslak' ifadesini göz ardı eden anlamsız açıklama

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Zaman'ın bugün “Fen ve Sosyal Bilimler liselerini bitirecek taslak” manşetiyle duyurduğu haber üzerine açıklama yaptı. Açıklamada, “Henüz son şekli verilmemiş taslakta yer alan bir düzenlemenin sanki yürürlüğe konulmuş bir düzenleme gibi haber yapılması, doğru haber yapma sorumluluk ve bilinciyle bağdaşmamaktadır.” ifadelerine yer verildi. Ancak haberin başlığından içeriğine, yapılan düzenlemenin taslak aşamasında olduğu belirtilmişti. MEB'in yaptığı bu açıklama, haberi okumadan yazılanları saptırdığını ortaya koydu.Zaman'ın bugün manşetten duyurduğu haberde öğretmenlere rotasyon öngören kanun taslağına göre, fen ve sosyal bilimler liselerine atamaların artık sınavsız yapılacağı ifade edildi. Haberin başlığında ise yapılacak düzenlemenin henüz taslak olduğu, “MEB, gözde liselere öğretmen atamada sınav şartını kaldırıyor.. Fen ve Sosyal Bilimler liselerini bitirecek taslak” şeklinde verildi. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), akşam saatlerinde internet sitesi üzerinden sanki haberde düzenlemenin taslak aşamasında olduğu belirtilmemiş gibi bir açıklama yaptı. Haberimizde olduğu gibi düzenlemenin ‘taslak' olduğu açıklamada da ikrar edilerek, “Görüleceği gibi henüz son şekli verilmemiş ve dolayısıyla yürürlüğe konulmamış bir taslak söz konusudur. Kaldı ki, şeffaf bir yönetim anlayışıyla paydaşların görüşleri alınmak üzere Bakanlığımızın katılım modülünde yayınlanan; bununla yetinilmeyip sendikalar dâhil ilgili tüm tarafların görüşleri de ayrıca alınan yönetmelik taslağının son şekli, alınan bu görüşler de değerlendirilerek verilecektir.” cümleleri kullanıldı. Yapılan haberi yalanlamayan ancak taslak olduğu vurgusunu yapan MEB, haberin başlığındaki ve içeriğindeki ‘taslak' kelimesini göz ardı ederek yaptığı açıklamanın ne kadar anlamsız olduğunu gösterdi.

22 Kasım 2014 Cumartesi

TEOG Sınavı öncesi son tüyolar

Sevgili öğrenciler, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) kapsamında yapılan merkezî sınavların ilk yazılısını 26-27 Kasım tarihlerinde olacaksınız. Belki de Türkiye geneli ilk sınav heyecanını yaşayacaksınız. Sınav öncesinde, sınavda ve sınav sonrasında yaşadığınız tecrübeler, nisan ayındaki 2. yazılınızda çok işinize yarayacaktır. Biz de rehber öğretmenler olarak “Sınav sürecinde motivasyon ve başarıyı artırmak için neler yapılabilir?” sorusuna cevap aradık.Uzun bir sınav maratonunun son günlerine geldik. Bazı öğrenciler 5. sınıftan, bazı öğrenciler 6. sınıftan itibaren sınava hazırlık yaptı. Onlarca sınava girdiniz. Başarılı olduğunuz sınavlar oldu. Mutluluğunuzu arkadaşlarınızla paylaştınız. Başarısız olduğunuz sınavlarda ise üzüldünüz. Böylece binlerce soru çözerek ve başarı duygusunu tadarak bugünlere geldiniz. İşte neler yapabileceğinize yönelik tavsiyelerimiz:Sınavdan önceki hafta sonu yapılması gerekenlerDers çalışma sürenizi kademeli olarak azaltın. Konu çalışması yaparken öğrendiğiniz konuları tekrar edin. Yeni konu öğrenmek zaman alır. Bilemediğiniz soruları öğretmenlerinize sorun ve öğretmeninizin anlattığı cevabı evde tekrar edin. Sakatlıklara sebep olabilecek bedensel sporlardan ve hareketlerden kaçının.Sınavdan önce yapılması gerekenlerDinlenmek için çevrenizdeki imkânları değerlendirin. Ailenizle piknik yapabilir, ormanlık alanlar veya sahilde yürüyüş yapabilirsiniz. Uyku ve yemek saatleriniz düzenli olmalıdır. Bu düzen sınav akşamı da devam etmelidir. Çevreniz size iyilik olsun diye “geçmişte sınavda yaşanmış olumsuz olayları” anlatmaya çalışabilir. Anlatılan her olumsuz olay sınavla ilgili korku ve kaygınızı artırabilir. Bu tür ortamlardan uzak durmaya çalışın. Televizyon ve bilgisayar oyunları dinlenme aracı değildir. Sınavdan önce özellikle sosyal ilişkileri güçlendiren faaliyetler motivasyon açısından çok önemlidir. Sınav esnasında Soruları çözmeye başlamadan önce heyecanınızı kontrol altına almak için birkaç defa derin nefes alıp verebilirsiniz. Sakin bir şekilde soruları okumaya çalışın. Kesinlikle acele etmeyin. Zamanınız yeterli olacaktır. Sınava başlamadan sınav kitapçığını inceleyin. Eksik sayfalar veya hatalı baskı olabilir. Altı çizili ve koyu kelimelere dikkat edin.* Anafen Dershaneleri Rehberlik Koordinatörü

20 Kasım 2014 Perşembe

120 madalyadan 77’si Samanyolu, Yamanlar, Fatih, Servergazi ve Atlantik'in

22. Ulusal Bilim Olimpiyatları ve 19'uncu Ortaokul Matematik Olimpiyatları ödülleri sahiplerini buldu. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu'nun (TÜBİTAK) düzenlediği törende 120 madalya verilirken Fatih Koleji, Samanyolu, Servergazi, Atlantik ve Yamanlar okulları 77 madalya aldı.Ankara Ticaret Odası Congresium'da (ATO) yapılan Ulusal Bilim Olimpiyatları ve 19'uncu Ortaokul Matematik Olimpiyatları'na TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak ve davetliler katıldı. Altunbaşak, üniversite sınavında başarılı olan öğrencilere müjde vererek "Üniversite sınavında ilk on bine girerseniz veya ulusal veya uluslararası olimpiyatlarda derece alırsanız temel bilimlerden bir alan seçerseniz, fizik, kimya ve matematik birisini seçerseniz TÜBİTAK iki bin lira ve 12 ay burs veriyor. Ben mühendislik, tıp, yapmak istiyorum ama çift ana dalınızı temel veya sosyal alanlarda yaparsanız o zaman da 750 lira veriyoruz aylık." dedi.'OKULUMUZ SAĞ OLSUN' Sıddık Süleyman Kahraman, fizik dalında altın madalya aldığını belirterek, "Biz iki ay çalıştırıldık. Allah'ın izniyle okulumuz sağ olsun. Çok sıkı bir çalışma, günde 10 saate yakın çalışıyorduk. Abilerimiz, hocalarımız sürekli yardım ediyor." şeklinde konuştu.Abdullah Enes Öncü, bilgisayar alanında altın madalya aldığını hatırlatarak, "İstanbul Fatih Fen Lisesi'nde okuyorum. Geçen sene yine ulusal olimpiyatlarda altın madalya almıştım." diye belirtti.SAMANYOLU, YAMANLAR, SERVERGAZİ, FATİH VE ATLANTİK OKULLARI MADALYALARIN YARISINDAN FAZLASINI ALDISamanyolu okulları, toplamda 24 madalya kazandı; 4 altın, 9 gümüş ve 11 bronz madalya aldı.Yamanlar okulları, toplamda 19 madalya kazandı; 3 altın, 8 gümüş ve 8 bronz madalya aldı.Fatih okulları, toplamda 16 madalya kazandı; 2 altın, 6 gümüş ve 8 bronz madalya aldı.Servergazi Eğitim Kurumları toplamda 9 madalya kazandı; 1 altın, 3 gümüş ve 5 bronz madalya aldı.Atlantik okulları toplamda 9 madalya kazandı; 2 altın ve 6 bronz madalya aldı.ÖĞRENCİLERİN OKUDUKLARI OKULLARIN İSMİ SÖYLENMEDİMadalya almaya hak kazanan öğrenciler madalyasını almak için sahneye çıktığında okul isimleri söylenirken bu yıl ilk defa öğrencilerin okul isimleri söylenmedi.22'NCİ ULUSAL BİLİM OLİMPİYATLARINDA ÇEŞİTLİ DALLARDA MADALYA KAZANANLAR22'nci Ulusal Bilim Olimpiyatları Bilgisayar dalında altın madalya almaya hak kazanan öğrenciler: Muhammet İkbal Kazar, Abdullah Enes Öncü.22'nci Ulusal Bilim Olimpiyatları Kimya dalında altın madalya almaya hak kazanan öğrenciler: Yusuf Mert Demirlenk, Furkan Bahar ve Muhammed Çaylı.22'nci Ulusal Bilim Olimpiyatları Matematik dalında altın madalya almaya hak kazanan öğrenciler: Fatih Kaleoğlu, Halil İbrahim Güllük.22'nci Ulusal Bilim Olimpiyatları Biyoloji dalında altın madalya almaya hak kazanan öğrenciler: Ahmet Melih Özoğuz, Merve Kahraman ve Merve Kahraman.22'nci Ulusal Bilim Olimpiyatları Fizik dalında altın madalya almaya hak kazanan öğrenciler: Ahmet Burak Çatlı, Sıddık Süleyman Kahraman, Ali Veli ve Tolga Gürcan.ORTAOKUL MATEMATİK OLİMPİYATLARINDA MADALYA KAZANANLAR19. Ortaokul Matematik Olimpiyatlarında altın madalya almaya hak kazanan öğrenciler: Ozan Kaymak, Ahmet Said Dönmez, İlker Can Çiçek ve Ömer Topaloğlu.

15 Kasım 2014 Cumartesi

“HAZIRLADIĞIM ÇALIŞMA PLANINA NEDEN UYAMIYORUM!”

Öncelikle hazırlanan program objektif temellere oturmalıdır. Program, ideal bir öğrenciye göre değil sizin yapınıza göre şekillendirilmelidir. Herkes nabzına göre şerbetten istifade etmelidir! O nedenle ders çalışma programı hazırlanırken geçmişte nelerin yapıldığından hareket ederek, uygulanabilir bir programla işe başlanmalı. Önemli olan az da olsa istikrarlı ve düzenli bir çalışma grafiği çizmektir.Çoğu öğrenci, büyük bir çalışma iştahıyla hareket ettiği için ilk çalışma programını hazırlarken ne yazık ki gerçeklerden uzak davranabiliyor. Özellikle kişisel gelişim balonuyla çokça haşir neşir olan, amiyane tabirle anlık gaz almaya müsait ancak istikrar noktasında sıkıntılar yaşayan öğrenciler ilk başta ‘çok çalışmalıyım, bu enerji ve isteği taşıyorum’ düşüncesiyle -geçmişte günde 1-2 saat dersi nadiren çalışmış- günlük 5-6 saati bulan bir çalışma programı oluşturuyor. Öğrenci bu programı birkaç gün kendini zorlayarak uygulasa bile, belli bir süre sonra program deliniyor ve bir noktadan sonra artık dikiş tutmaz hale geliyor. Devamlı olarak hazırladığı programı uygulayamayan öğrencide bir süre sonra “Başarılı olamayacağım!” düşüncesi yerleşecek, kendine güven duygusu azalacaktır.Saat saat plan oluşturmak yerine günlük hedefler belirleyinÇoğu öğrenci, her bir günü saat saat bölerek kendine haftalık program hazırlıyor. Bu programlarda günler saat saat bölünür. Öğrencinin eve geliş saati, yatış saati, hangi derse kaçta çalışmaya başlayacağı ve kaç saat çalışacağı bellidir. Bu tür programları disiplinli, çalışma alışkanlığı yerleşmiş olan öğrenciler uygulayabilir. Bu özelliklere sahip öğrencilerin çok çok az olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Bu tür program hazırlayan öğrencilerin genel özelliği, ders çalışmayı değil program hazırlamayı bir alışkanlık haline getirmeleridir. Tavsiyem, günlük kaç saat çalışılacağı ve hangi derslere hangi gün çalışılacağı esasına dayalı bir program oluşturmanızdır. Diyelim ki pazartesi günü toplam altı saatte matematik, Türkçe ve geometri derslerini çalışacaksınız. Bu dersleri, kendinizin belirlediği ve verim alabileceğiniz saatlerde çalışabilirsiniz. Böyle bir program hazırladığınızda daha esnek hareket etme imkânına kavuşursunuz. Renkli kâğıtlarla plan hazırlamakla saatlerini geçiren öğrenciler dikkat!Ders çalışmadan ziyade ders çalışma programı hazırlama işine kendini kaptırmış olan bir kısım öğrencilerin en fazla harcadığı şey zaman ve renkli renkli kâğıtlardır! Hayalî, öğrencinin çalışma alışkanlıklarıyla uyuşmayan, saat saat hazırlanmış çalışma programlarının beklenen akıbeti 3-5 gün uygulandıktan sonra çöp kutusunun en karanlık noktalarına atılmaktır. Ya bir arkadaş, ya bir televizyon dizisi, ya bir akraba ya da komşu ziyareti teklemelere neden oluyor. Bir gün, iki gün aksayınca öğrenci için hazırladığı çalışma programı uygulanamayan bir programa dönüşüyor. Belli periyotlarda programda düzenleme yapmalısınızBir de programın denetlenmesi meselesi var. Hazırlanan program bir hafta kadar denendikten sonra aksaklıklar ortaya çıkacaktır. Bu aksaklıklar göz önünde tutularak program yeniden düzenlenmelidir. Programı uygulamada iç disiplini sağlayamıyorsanız, sizi denetleyip yönlendirecek bir danışmanın gözetiminde olmanız önemlidir.Son not: Ders çalışma programı sihirli bir değnek değildir. Bütün ümitlerinizi bu programa bağlamayın. Çalışma iradesi olmadan, istikrar olmadan isterseniz en mükemmel programı hazırlayın yine de sonuç alamazsınız.*Zirve Yayınları Rehberlik Yayın Yönetmeni

8 Kasım 2014 Cumartesi

Yaşadığım kaygı mı yoksa heyecan mı?

Sınav tarihi yaklaştıkça sınav kaygısı olan öğrencilerin ruh hallerinde değişiklikler olur. Duygusal tepkilerinde aşırılıklar görülebilir. Normal karşılanması gereken durumlara öfke ile tepki gösterebilir. Gülünmesi gereken yerde ağlayıp, ağlanması gereken yerlerde gülebilir. İşte bu kaygıyı heyecana dönüştürmenin yolları…Sınav kaygısı, öğrencinin sınav öncesinde öğrendiği bilgiyi sınav esnasında etkili ve istenilen bir biçimde kullanmasına, öğrencinin sınavda sorulara konsantre olmasına engel olan stres halidir. Çok az veya çok yüksek düzeyde bir kaygı öğrencinin başarısının düşmesine neden olabilir. Normal heyecan motivasyonu artırır. Sınav anında el terlemesi, hızlı kalp çarpıntısı, el ve bacak titremesi, karın ağrısı; ileri derecelerde ise panik hali, boğuluyormuş gibi olma, nefes yetmiyormuş gibi sıklıkla nefes alma ve sınavdan çıkma isteği gibi belirtiler görülebilir. Belirtiler sınavdan önce olup sınav başladıktan 10-15 dakika sonra geçiyorsa bu duruma sınav heyecanı diyebiliriz. Fakat aynı belirtiler sınavda uzun müddet devam ediyorsa o öğrencide sınav kaygısı var demektir. Sınav kaygısı ile ilgili rehber öğretmen, psikolog veya psikiyatriste danışmakta yarar vardır.Derin nefes egzersizleriyle sınav kaygınızı heyecana dönüştürebilirsinizBaşarının sınanma araçlarından biri de sınavdır. Denenmenin olduğu yerde heyecan yaşanması gayet normaldir. Normal olmayan ise heyecanın, kaygı ve panik haline gelmesi sonrasında da sınav başarısını olumsuz etkilemesidir. Derin nefes egzersizleriyle, sınav kaygınızı heyecana dönüştürebilirsiniz.Derin nefes egzersizi nasıl yapılır?Bebekler doğuştan diyaframdan derin nefes alırlar. Sonraki öğrenmelerle derin nefes alıp-verme unutulur.Egzersizler yaparak eski alışkanlıklarımızı yeniden kazanabiliriz. İsterseniz bir deneyelim.Egzersizler üç aşamada gerçekleşir:1. Nefes burundan alınıp ağızdan verilir. Havayı 4 adımda ciğerlerimize çekelim. Her adımda saniye nefes alıp duralım. Ve bunu toplamda 4 defa yapalım. İlk nefes alışta ciğerler biraz dolar. Sonra biraz daha, sonra biraz daha ve en sonundaki aldığımız nefes ile ciğerler iyice hava dolar.2. Aldığımız nefesi 4 saniye ciğerlerimizde tutalım. Parmaklarımızla 1-2-3-4 şeklinde zaman tutabiliriz.3. Şimdi de tuttuğumuz nefesi 4 adımda dışarıya verelim. Yine her adımda 2 saniye süresince nefes verip duralım. Ve bunu toplamda 4 adımda yapalım. İlk adımda ciğerlerden biraz hava boşalır. Sonra biraz daha, sonra biraz daha ve en sonunda ciğerler tamamen boşalır.Bu egzersizi düzenli ve her gün yaparsak daha yararlı olur. Beynin sağlıklı çalışması için oksijen gerekir. Düzenli ve derin nefeslerle zihin daha canlı hale gelir. Nefes egzersizini sadece sınavlarda denersek başımız döner. Onun için ders çalışırken, sıkıldığımızda veya dinlenmek için gevşeme amaçlı derin nefes egzersizi yapılabilir. Egzersizi gereksiz görebilir, işe yaramadığını düşünebilirsiniz. Biraz sabredin. Sabır, alışkanlıkların oluşması için anahtar kelimedir. Egzersizler alışkanlık haline geldikten sonra daha sağlıklı nefes alıp-verdiğinizi göreceksiniz. Sınav kaygısının heyecana dönüşmesinde derin nefes egzersizleri etkili bir yöntemdir.“Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.”Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman, sağlıklı bir nefes alamadıktan sonra cihan hükümdarlığının ne önemi var ki sözüyle sağlığın önemine değinmektedir.Meşhur alim Sadi Hazretleri, “Bir nefes alıp vermede Allah’a iki can borçluyuz. Çünkü nefes aldığımızda veremeyebiliriz, nefes verdiğimizde de alamayabiliriz.” der.Halimize her nefes sayısınca şükredelim. Sayılı nefeslerimizin kıymetini bilip en güzel şekilde değerlendirmek dileğiyle…Şimdi derin bir nefes alalım.*Anafen Yayınları Rehberlik Koordinatörü

6 Kasım 2014 Perşembe

'Korsan kitap almayın, fuara gidin'

Türkiye'de korsan kitap satışının her geçen gün azaldığı ancak istenen seviyede olmadığı açıklandı. Korsan kitap almak yerine fuara gidin diyen Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu (YAYFED) Başkanı Bayram Murat, "Korsanla mücadele önemli sonuçlar elde edilmeye başlandı.Korsan üretimi yüzde 70 oranında azalma kaydetti. Milyon dolarlık cirolara ulaşan korsan kitap sektöründe bugüne kadar yakalanan korsanların -birkaç kişi dışında- hapse girmemiş olması, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun hâlâ Avrupa Birliği'ne uyumlu hale getirilememesi, korsancıları daha da cesaretlendiriyor. Boşluklar tamamlandığı takdirde korsan sektörünün bitirileceğini tahmin ediyoruz." dedi.Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile bu yıl 33 kez düzenlenecek olan Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 8-16 kasım 2014 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde ziyaretçilerine kapılarını açacak. İstanbul Kitap Fuarı, 850 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla kitap severleri bekliyor. Fuar öncesi Türk insanın okuma alışkanlıkları hakkında bilgi veren YAYFED Başkanı Bayram Murat, 17 Mart-9 Mayıs tarihleri arasında yapılan 'korsan kitap satın alma eğitimleri araştırması' hakkında da açıklamada bulundu. Türkiye'de korsan kitap satışının her geçen gün azaldığını ancak istenen seviyede olmadığını belirten Murat, "Korsan ile mücadele özellikle biz meslek profesyonelleri açısından çok önemli. Korsan tercih eden kişilerin tercih nedenlerini anlamamızda hakikaten önemli sonuçlara da ulaştık." şeklinde konuştu. Özellikle işlek caddelerde, üst geçitlerde 'korsan kitap' satışının yapıldığı bu bölgelere düzenlenen operasyonlarla on binlerce kitap ele geçirildiğini belirten Murat şöyle devam etti: "Korsanla mücadele önemli sonuçlar elde edilmeye başlandı. Korsan üretimi yüzde 70 oranında azalma kaydetti. Milyon dolarlık cirolara ulaşan korsan kitap sektöründe bugüne kadar yakalanan korsanların -birkaç kişi dışında- hapse girmemiş olması, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun hâlâ Avrupa Birliği'ne uyumlu hale getirilememesi, korsancıları daha da cesaretlendiriyor. Boşluklar tamamlandığı takdirde korsan sektörünün bitirileceğini tahmin ediyoruz. Bazı hukukçular korsancılığı sempatik suç olarak görüyor ve güçlü cezai yaptırımlar verilmiyor." TÜRKİYE'NİN 5'TE 1'İ HİÇ KİTAP OKUMUYORYapılan araştırma en çarpıcı verinin Türkiye'nin yaklaşık olarak 5'te birinin hiç kitap okumaması olduğunu söyleyen YAY-FED Başkanı Bayram Murat, "12 ilde yapılan 'Korsan kitap satın alma eğitimleri araştırması' verilerine göre, 'kendiniz, çocuğunuz ya da evdeki herhangi biri için düzenli olarak ya da başka şekilde kitap temin ediyor musunuz?' sorusuna araştırmaya katılanların %15'i hiç kitap okumadı cevabını verdi. %21'i ise 10 yılda bir ya da daha az kitap aldığını söyledi. Düzenli ya da düzensiz kitap okuyanlar ise kitapları kırtasiye ya da kitap evlerinden tercih ediyor. Hiç kitap okumayan insanlar kitap okumaya başlarsa okuma oranı da önemli oranda artacağını söyleyebiliriz." dedi. E-KİTAP GERÇEK KİTAP HİSSİ VERMİYORTürkiye'de elektronik kitap satın alanların oranının %12 olduğunu belirten Murat, "e-kitap kitap almayı tercih edenlerin büyük bir kısmını üniversite öğrencileri oluşturuyor. e- kitap almayı tercih edenler kolay ulaşılabilir, ucuz ve kolay taşınabilir oluğu için tercihte bulunuyor. e-kitap almayanlar ise, gerçek kitap hissini sevdiği için tercihte bulunmuyor." dedi. Murat, "Araştırma sonucuna göre en çok öykü ve roman türleri, ardından polisiye hikayeler okunuyor. Üçüncü sırada ise dini yayınlar yer alıyor." şeklinde konuştu. AHLAKİ NEDENLERDEN ÖTÜRÜ KORSAN KİTAP ALMIYORUMTürkiye'de korsan kitap alanların oranının %18'i olduğunu ve korsan kitap tercih edenlerin büyük çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğunu ifade eden Murat, "Araştırmaya katılanların %70'i ise hiçbir durumda korsan almayacağını ifade ediyor, %13'ü piyasada kitabı temin edemiyorsa korsan kitap alabileceğini, %13'ü ise orijinal kitap çok pahalıysa korsan kitap tercih edebileceği söylüyor. Korsan kitap almayanların %42'si gerek duymadığını, %35'i ahlaki olarak doğru bulmadığını, %19'unun dini inançları nedeniyle tercih etmediğini söylüyor. Bunun önemli bir istatistik olduğunu düşünüyorum çünkü korsan kitabı ahlaki bir sorun olarak görüyorlar." dedi.KORSAN KİTAP EMEK HIRSIZLIĞIDIRTelif haklarının yeterince anlatılamadığını belirten Murat, "Araştırmaya katılanların % 43'ü korsan kitap almanın emek hırsızlığı olduğunu düşünürken, %41'i toplumsal bir suç teşkil etmeyeceğine inanıyor. Tüm bunlara telif haklarını yeterince bilmeyen %63'lük kesim eklenince korsan kitap almak çok nitelikli bir suç kabul edilmiyor. Toplumun %37'si telif haklarını bildiğini söylüyor ve toplumun bu kesimi korsanın suç olduğunu kabul ediyor." ifadelerini kullandı.

5 Kasım 2014 Çarşamba

Türkler sanıldığından fazla kitap okuyor

Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile bu yıl 33. kez düzenlenecek olan Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 8-16 kasım 2014 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde ziyaretçilerine kapılarını açacak.850 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenecek İstanbul Kitap Fuarı öncesinde Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu (YAYFED) Başkanı Bayram Murat 'Türk insanının sanıldığından daha fazla kitap okuduğunu' açıkladı.En Az Kitap Kış Aylarında Okunuyor Fuar öncesi Türk insanın okuma alışkanlıkları hakkında bilgi veren Bayram Murat, bandrol sayıları dikkate alındığında hemen her mevsim kitap okunduğunu ifade etti. 2010-2014 yılından itibaren 1 milyar412 milyon 816 bin 674 bandrollü kitap satıldığını açıklayan Murat, "Geçtiğimiz yıllarda sonbahar ayında daha fazla kitap okunduğunu görüyorduk. Ancak bu yıl kitap satış oranlarını incelediğimizde sonbaharda ufak artışların olduğunu söyleyebiliriz." şeklinde konuştu. Kış ayında insanların daha az kitap satın aldıklarını hatırlatan Murat, "Son beş yılın satışlarını dikkate aldığımızda kitap okuma oranlarının kış aylarında düştüğünü görüyoruz. Kış aylarında insanların daha fazla televizyon izlediğini, kitap okuma oranlarının bu yüzden azaldığını söyleyebiliriz. Gelişmiş ülkelerde satışların homojen dağıldığını görüyoruz. yayıncılığın geleceği açısından aralık, ocak ve şubat ayı satışlarının artması gerekmektedir." dedi. Okulların Açılması Kitap Satışlarını Artırıyor Kitap satışlarının eylül ve ekim ayında arttığını belirten Bayram Murat şöyle konuştu; "En çok kitap okulların açıldığı eylül ayında satılıyor. Okulların açılması kitap satışlarını olumlu anlamda etkiliyor. Eylül ayını sırasıyla Ekim, Mart ve Ağustos ayları geliyor. En az kitap ise Kış mevsiminde satılıyor. Aralık, Ocak ve Şubat ayı Türkiye'de en az kitabın okunduğu aylar." En Çok Eğitim Yayınları Okunuyor Yetişkin araştırma-inceleme, Yetişkin Kurgu, Çocuk-Gençlik, Eğitim, Akademik, İnanç ve İthal kategorilerinde kitap satışları baz alındığında en çok eğitim yayınlarının tercih edildiğini belirten Bayram Murat şöyle konuştu: "Eğitim yayınları %54 ile birinci sırada bulunuyor. En çok tercih edilen ikinci yayın türü ise dini yayınlar. Her türlü dini yayınlar%17 ile ikinci sırada yer alıyor. Yetişkin araştırma-inceleme kitapları %13 ile üçündü sırada yer alıyor." En Çok Kitap Okuyan Şehir İstanbul 2014 yılı boyunca 6milyar 290 milyon529 bin 828 liralık kitap satıldığını açıklayan Bayram Murat,"3 milyar 755 milyon 814 bin 194 bin liralık kitap satışı ile tüm Türkiye'deki satışın yarıdan fazlası İstanbul'da gerçekleşiyor. İkinci sırada 1milyar 690 milyon 823 bin 200 liralık satışla Ankara, üçüncü sırada ise 843milyon 892 bin 434 liralık satışla İzmir bulunmakta." şeklinde konuştu. “Kitap Satışları her yıl artıyor” İstanbul Kitap Fuarının gittikçe büyüdüğünü hatırlatan Bayram Murat şöyle devam etti: "Bu yıl Frankfurt Fuarına105 ülkeden 7 bin sektör temsilcisi katıldı. İstanbul kitap fuarı da her geçen gün büyüyor. Bizde global markalar çıkarmayı başarabilmeliyiz. Türk yayıncılık sektörü her yıl önemli oranda büyüyerek markalaşma adına da önemli adımlar atıyor.

1 Kasım 2014 Cumartesi

Kimin için başarmalıyız?

Şüphesiz her anne baba, çocuğunun başarılı olmasını ister. Bunun için de yoğun çaba sarf eder. Ancak bu çaba, bazen ebeveynlerin gerçekleştiremedikleri kendi hedefleri ile karışabilmektedir. Bu durumda anne ve babaların çocuklarının başarısı için gösterdiği çaba, daha çok kendi başarıları için bir çırpınışı ifade etmektedir. Bu istek, çok masum gözükse de aslında çok tehlikelidir.Her birey kendine has birtakım özelliklere sahiptir. Bu farklılıklardan dolayı hiçbir birey, bir başkasının hedeflerini gerçekleştirmek ve egolarını tatmin etmek için istemediği bir alanda başarılı olmaya zorlanamaz. Öğrenciler ilgi, yetenek, başarı ve isteklerine göre kendi hedeflerini kendileri belirlemelidir.Bir ailede çocuklar istemedikleri bir hedefi gerçekleştirmek için zorlanırsa ortaya ebeveynlerin beklemediği sonuçlar çıkabilir. Örneğin, ailenin beklentisi ile bireyin beklentisi çatıştığında, birey ailesine açık olarak karşı gelemez ve tepkisini başarısızlıkla gösterebilir. Böylece ailesine olan kızgınlığını ve onların otoritesine olan tepkisini başarısızlıkla ifade etmiş olur. Aynı şekilde birey başarılı olan kardeşleri veya arkadaşları ile kıyaslandığında da çoğunlukla onlara yetişebilme endişesi ile başarısız olmaktadır. Bazen de kendisinden bekleneni, özellikle yapmayarak ailesini kızdırmaya çalışmaktadır. Gerçekte elde edebileceği başarı seviyesine ulaşmaktan özellikle kaçınmaktadır. Aslında bu tepki, bireyin ailesi ile kurmaya çalıştığı iletişimi göstermektedir.Başarıda asıl olan bireysel öğrenmedir. Bireysel öğrenmenin etkinliği ise ailenin yaşam şekli, düşünce biçimi ve eğitim tutumlarına bağlıdır.Bu nedenle ailenin bireyden beklentisi gerçekçi olmalıdır. Bunun için öncelikle ailesinin, bireyi iyi tanıması, neyi başarıp neyi başaramayacağını bilmesi, onu özgün kişiliği içinde değerlendirmesi gerekmektedir. Ailenin bireye güvenmesi, onu hiçbir zaman başkalarıyla kıyaslamaması, girdiği sınavların sorumluluğunu ona bırakması ve onun yerine getirmesi gereken sorumlulukları üstlenmemesi gerekmektedir. Ayrıca bireyin başarı yolundaki olumlu davranışlarını pekiştirmek için uygun her ortamda bu davranışların övülmesi gerekmektedir. Sonuçta bu durumlar olumlu aile tutumları olarak bireyin başarısını artıracaktır. Çocukların kaliteli bir eğitim yaşantısına sahip olması için ebeveynler şunlara dikkat etmeli: Söz ve davranışlarınızla onu sevdiğinizi hissettirin, Beden sağlığı ve psikolojik problemleriyle ilgilenin, Söz ve davranışlarınızda tutarlı olun, Kardeşleriyle arasında ayrım yapmayın, Kesinlikle onu başka kişilerle kıyaslamayın, Öğüt vermek yerine yaşantınızla örnek olmaya çalışın, Çeşitli konularda fikirlerini almayı ihmal etmeyin, Başarılı modelleri örnek almasına yardımcı olun, İyi ve kötü notlarıyla da kabul edildiğini hissettirin, Gelişim evrelerine bağlı oluşan tepkilerine karşı esnek olun, Kendisine söz hakkı vermeye özen gösterin, Küçük de olsa kendisine sorumluluklar verin, Kesinlikle başkalarının yanında onu aşağılayıp küçük düşürmeyin, Özgüven geliştirici çalışmalara katılmasına olanak sağlayın, Aile içi iletişim kapılarının sürekli açık tutulmasına dikkat edin. *Körfez Yayınları Rehberlik Koordinatörü

25 Ekim 2014 Cumartesi

SINAVLARA HAZIRLIKTA GEÇ KALMIŞ SAYILMAZSINIZ

Geçen hafta bu sayfalarda değerli rehberlik uzmanı Hakan Baykal, programlı çalışmanın gereği üzerine düşüncelerini paylaştı. Birçok öğrencimizin gönderdiği maillerinde “Şimdi programlı çalışmaya başlasak konuları yetiştirebilir miyiz?” şeklinde soruları oldu. Bu haftaki yazımızda aynı durumda olan üniversite adaylarına tavsiyelerimiz yer alacak.Hemen bir ders çalışma programı yapın Zaman olarak baktığımızda ilk sınav olan YGS 15 Mart’ta uygulanacak. Diğer sınavlar ise haziran ayında yapılacak. Bugün 25 Ekim. Yani sınava toplam 140 günden fazla zaman var. Kalan zaman verimli bir biçimde değerlendirildiğinde birçok şey değişecektir. Sınavlarda başarının ilk şartı hazırlık aşamasında doğru bir yöntem belirlemek, eksiklikler noktasında düzenli bir çalışma programı yapmaktır. Sınavların içeriğinin bilinmesi gerekirAdayların girecekleri sınavın genel özellikleri, hangi derslerden ne tür soru geldiği, söz konusu derslerle ilgili konu dağılımını bilmesi gerekir. Bu tür bilgilere FEM dershanelerinin internet sitelerinden ulaşılabilir. Adayların mümkünse bu tür bilgileri çalışma masasında bulundurmaları veya her an görebilecekleri bir yere asmaları yararlı olacaktır.Soru çözümü öncesi konuların kavranması gerekirÖğrenme için önce salt bilgiye sahip olunması gerekir. Öğrenmenin ilk düzeyi olan bu bilgilere, okulda öğretmenlerin anlattıklarından veya kaynak kitaplardan ulaşabilirler. Bilgiye ulaştıktan sonra bilginin iyi kavranması gerekir. Bu süreç verimli tekrarlarla, not tutarak ya da kendi ifadelerinizle özet çıkararak gerçekleşir. Yani, kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli hafızaya aktarılması kavramayla gerçekleşir. Kavrama düzeyinden sonra da uygulama basamağı gelir. Uygulama, konuyla ilgili soruların çözümüne geçmeyi içerir. Burada adayların yaptıkları en büyük hata, bilginin kavranmadan hemen uygulamasına yani test çözümlerine geçmeleridir. Tekrar, ezber değildirUnutmayı azaltan en önemli faktör tekrarlardır. Tekrarı belli periyotlarla yapmakta fayda olacaktır. Tekrarlarda öncelikle öğretmenin derste anlatmış olduğu derslere ve sınıfta çözmüş olduğu sorulara ağırlık verilmelidir. Çünkü bu bilgilerde seçicilik olduğu gibi daha önceden görme, duyma olduğundan hatırlaması kolay olacak ve anlamlı öğrenme hızlı gerçekleşecektir. Hazırlık sürecinde doğru kaynak seçilmelidirOlabildiğince planlı ve programlı geçirilmesi gereken hazırlık sürecinde kullanılan kaynaklar da büyük önem arz etmektedir. Kaynak kullanımında tercih, olabildiğince konuları özet halinde anlatmak yerine ayrıntıları ve önemli noktaları vurgulayarak anlatan yayınlardan yana olmalıdır. Ayrıca kaynakta hazırlanan soruların gerçek sınav sorularıyla örtüşmesi, konuların müfredata uygun olması, kaynakların bir ekip tarafından hazırlanması ve okurken gözü yormayacak estetikte olması gerekir. En verimli ders çalışma saatleriÇalışmaların en kolay öğrenilen ve dikkatin en kolay toplanabildiği saatlerde gerçekleştirilmesi gerekir. Verimli ders çalışma saatleri yani anlama ve dikkat yoğunlaşması günün belirli zaman aralıklarında artar ve azalır. En verimli saatler, birçok insan için sabah saatleridir. Çünkü bu saatlerde, beynimiz dinlendiği ve gerekli uykuyu aldığımız için ders çalışırken uyuklama ihtimali düşük ve çevresel uyaranlar etkin değildir. *FEM Yayınları Rehberlik Koordinatörü

18 Ekim 2014 Cumartesi

DERSLER ARASINDA KAYBOLMAYIN PLANLI ÇALIŞIN

“Okul dersleriyle birlikte sınavı nasıl birlikte götürebilirim?”, “Çalışmaya nereden başlamalıyım?”, “Hazırladığım ders çalışma programına bir türlü uyamıyorum, hep aksatıyorum. Ne tavsiye ediyorsunuz?” Bu sorulara hiçbirinizin yabancı olmadığını düşünüyorum. Neden mi? Çünkü yukarıda verdiklerim, öğrencilerin uzmanlara en sık sorduğu sorular. Peki, ders çalışma programı hazırlarken nelere dikkat etmeliyiz?Neden planlı çalışmak gerekiyor?Descartes’e göre “Plansız çalışan bir kimse, ülke ülke dolaşıp hazine arayan bir insana benzer.” Plansızlık dikkatsizliğe, yorgunluğa, bitkinliğe, isteksizliğe ve dalgınlığa neden olur. Bu durum öğrencilerde psikolojik baskı, kararsızlık, çalışmaya motive olamama ve verimsiz çalışma gibi olumsuz birçok sonuca yol açar. Başarılı olan insanların hayatlarını incelediğimizde karşımıza çıkan temel nokta belli bir plan ve program dâhilinde çalışmış olmalarıdır. Neye, ne kadar zaman harcayacağını bilmek, hem zamanı planlamak hem enerjiyi doğru kullanmak hem de hedefe konsantrasyonu devam ettirmek açısından çok önemlidir. Öğrenci bu sayede çalışma maratonunda yolun neresinde olduğunu, hangi zaman diliminde nerede olması gerektiğini, enerjisini en doğru ve verimli şekilde nasıl kullanacağını bilir. Programlı çalışma aynı zamanda zihinsel dağınıklığı da ortadan kaldırır. Öğrencinin kısa vadeli hedefler belirlemesine ve bu sayede uzak hedefe istenilen sürede varmasına imkân verir. Kendini tanıma çok önemliÇevrenizde çok çalıştığını, ama bu çalışmanın verimini elde edemediğini söyleyen öğrencilerle çok karşılaşmışsınızdır. Bu tipteki öğrencilerin genel özelliği kendilerini yeterince tanımamalarıdır. Doğru bir çalışma programı oluşturulabilmesinin asgari şartı kişinin kendini tanıyor olmasıdır. Her öğrencinin çalışma alışkanlıkları, bilgi birikimi, hedefleri, zayıf ya da güçlü yönleri, zekâ potansiyeli, çalışma koşulları birbirinden farklı. Dolayısıyla herkes için genel geçer bir çalışma programından bahsetmek de doğru olmaz.Program kim tarafından, nasıl hazırlanmalı?Şunu hiçbir zaman unutmayın ki sizi en iyi tanıyan yine sizsiniz. Ancak kendinizi tanıyor olmanızla iş bitmiyor. Sizi yakından tanıyan, potansiyelinizden, çalışma alışkanlıklarınızdan haberdar, tecrübeli bir eğitimciden yardım almalısınız. Programın ana iskeletini siz belirlemelisiniz. Hangi derslerde zayıf olduğunuzu, ne kadar uykunun ya da dinlenmenin sizin için yeterli olacağını beraber programı hazırlayacağınız kişiye söylemelisiniz ki uygulamada sıkıntılar çıkmasın. Bünyeniz ne kadarını kaldırabilecekse o kadar saat çalışacak şekilde programınızı düzenlemelisiniz. Daha sonra çalışma saatlerinizi bir süreç dâhilinde artırmalısınız.Çalışma programı ne kadarlık süreyi kapsamalı?Hazırlanan program, hedeflenen belli bir döneme ait olmalıdır. Durumunuza göre bu dönem 1 ay ya da daha fazla bir zaman dilimini kapsayabilir. Bünye alıştıkça ders çalışma saatinizi artıracağınızdan dolayı planlamanızda birtakım düzenlemelere gitmeniz gerekecektir. Bunun yanı sıra tatil olan dönemlerde (şubat tatili, bayram tatilleri vs.) çalışma programları yeniden düzenlenmelidir. Bunun dışında liseyi bitiren ve dershaneye giden öğrenciler de bu dönemde dershanelerinin durumuna göre yeni bir çalışma takvimi oluşturabilirler.*Güvender Yayınları Rehberlik Yayın Yönetmeni

11 Ekim 2014 Cumartesi

Tembellik girdabından nasıl kurtulabilirim?

Öğrencilerin yaşadığı problemlerden en önemlisi çalışma arzusunun oluşmaması olarak karşımıza çıkıyor. Hâlbuki kimi zaman istemeye istemeye harekete geçmek, ders çalışma isteğini kendiliğinden oluşturabilir. Bu sorundan kurtulmak için işte tavsiyeler…Hedefinize sıkı sıkıya bağlanınHedefiniz yoksa çalışmak için bir nedeniniz de yoktur. En uzun yolculuk, nereye gidildiğini bilmeden yapılan yolculuktur. O nedenle hedefinizi güçlendirmeye, yazılarla ve resimlerle canlı tutmaya gayret edin. Kazanmayı düşündüğünüz bölüm ya da üniversite ile ilgili olarak, o bölümde veya o üniversitede okuyan öğrencilerle ara sıra görüşerek bu canlılığı sağlayabilirsiniz. Unutmayın ki insanoğlu kısa sürede ulaşacağı hedeflere daha iyi konsantre olur. Günlük, haftalık, aylık hedefler belirleyerek (bitireceğiniz konular, çözeceğiniz soru adetleri, deneme sınavlarında alacağınız puanlar gibi) ana hedefiniz için bunları basamak olarak kullanın. Zihninizi düzenleyinAklınızda daima, bu sene yapacağınız güzel bir çalışmayla bütün bir geleceğinizi belirleme şansına sahip olabileceğiniz düşüncesi bulunsun. Zihninizdeki bu düşünce çalışma enerjinizi oluşturacak, sizi diri tutacaktır.Başarıda kendinizi ödüllendirin, başarısızlıkta ceza uygulayınÖnünüze koyduğunuz günlük, haftalık ya da aylık hedeflere, almak istediğiniz puan hedeflerine ulaştığınızda kendinize ödüller verin. Bu ödüller sizin için cazip şeyler olmalı. Hedeflerinizi gerçekleştiremediğinizde ufak cezalar uygulayabilirsiniz. Örneğin günlük hedefe ulaşmadığınızda o gün seyredeceğiniz televizyon programını seyretmeyin ya da arkadaşlarınızla buluşmayı düşünüyorsanız buluşmayın.İyi bir teknik direktör edininSizin çalışma koşullarınızdan haberdar, sizi yakından tanıyan, zaman zaman çalışma performansınızı denetleyen, hedeflerinizi ne derece gerçekleştirdiğinizi ölçen-biçen ve sizi yönlendiren bir eğitimci çalışma iradenizi güçlendirecektir. Bu kişi, üzerinizde etkisi ve yaptırımı olan bir öğretmeniniz olabileceği gibi bir üniversiteli büyüğünüz de olabilir.Çevrenizde sizi konuşma ve davranışlarıyla tetikleyecek kişiler olsunSizler birer robot değilsiniz. Tabii ki zaman zaman çalışma isteğiniz azalacak, performansınız düşecektir. Böyle dönemlerde konuşmasıyla sizi etkileyen, çalışma isteğinizi artıran, iradenize güç veren bir insanla konuşmanızda fayda vardır. Bazı kişiler konuşma ve davranışıyla sizin üzerinizde diğer insanlara göre daha etkili olabilir. O kişilerle çok kısa bir süre de olsa bir arada olmanız, konuşmanız sizin adınıza çalışma isteğinizi kamçılayabilir. Ümitsizliğe düşmeyinZaman zaman bunalabilir, ümitsizliğe düşebilir, karamsarlığa kapılabilirsiniz. Bu son derece doğaldır. Bazı dönemlerde aksilikler ve başarısızlıklar peş peşe gelebilir. İşte bu noktada ayakta kalmasını bilenler önemli bir avantaj elde edeceklerdir. Bırakmak, kaçmak herkesin rahatlıkla yapabileceği şeylerdir. Ancak problemlerle mücadele etme iradesini gösterenler hem bu sınavda hem de hayatın diğer dönemlerinde başarıyı yakalayabileceklerdir. Unutmayın ki tarihteki önemli şahsiyetler, başarısızlıklarından ve yenilgilerinden sonra ayakta kalmayı becerebilenler arasından çıkmıştır.*Zirve Yayınları Rehberlik Yayın Yönetmeni

4 Ekim 2014 Cumartesi

NASIL TÜRKİYE 1.Sİ OLDUM?

Sevgili öğrenciler, üç şeyin kıymeti kaybedilince anlaşılır: “Zaman, sağlık ve gençlik”. Gençsiniz, zamanınız var. Bunun yanında sağlığınız da yerindeyse ne kadar şükretseniz azdır. Zamanı verimli kullanmak da bir şükürdür. Ne güzel demiş büyüklerimiz: “Sen zamanı yontmazsan, zaman seni yontar.” Peki, zamanı nasıl yontabiliriz? İşte size Türkiye 1.si İlker Can Çiçek’ten planlı çalışma yöntemleri:Rıfat Altunsaray*Düzenli ve disiplinli ders çalıştımHayırlı olsun. 1.273.000 öğrencinin yarıştığı TEOG sınavında Türkiye 1.si oldun. Tüm soruları doğru cevapladın ve 500 tam puan aldın. Olimpiyat derecesi ile artı 1,21 puan eklenerek puanın 501,21 oldu. Büyük bir başarı elde ettin. Ödül töreninde “Başarılı olmamda düzenli ve disiplinli çalışmamın etkisi oldu.” demiştin. Nasıl bir ders programı uyguladın?Okullar açılır açılmaz düzenli ve disiplinli bir çalışma programı uygulamaya başlamıştım. Böylece kasım ayındaki TEOG sınavına hazırlıksız yakalanmamıştım. Hem de bu sınavda soru sorulacak daha az konu vardı. Dolayısıyla bu sınavda kendime nisan ayındaki TEOG sınavına göre çok daha fazla güveniyordum. Konuları okulla birlikte işliyor ve akşamları dershanede konu tekrarı yapıyordum. Burada özellikle şunu belirtmek istiyorum ki kesinlikle belirli bir sıra takip edilerek konular işlenmeli..Konu tekrarı yaptım, bol bol farklı Soru tarzları çözmeye çalıştımÖğretmenlerimin oluşturduğu ders çalışma programlarına tamamen uymaya özen gösterdim. Ders programında ders çalışma saatlerine uymak çok önemli. Dersleri okulda ve dershanede tekrar tekrar dinlediğim için eve geldiğimde sadece dersteki temel ve önemli konuları tekrar ediyor diğer vaktimi test çözmeye ayırıyordum. Sınav yaklaştığı dönemde ise birçok konu işlediğimizden dolayı konu tekrarı yapmış ve daha fazla denemeye girmeye çalışmıştım. Ders çalışma motivasyonum düştüğü zaman hedeflerimi hatırladımTürkiye 1.si olmayı hedeflemiş miydin? Liseden sonra belirlediğin hedefin var mı?Evet, Türkiye 1.si olmayı hedeflemiştim. Aslında çevremin benden beklentisi de bu yöndeydi. Bazı zamanlar ek puanıma güvenerek çalışma motivasyonumun düştüğü dönemler de olmuştu. Böyle zamanlarda “Hedef, Türkiye’nin en iyi okullarına girebilmek olmalı” diyerek hedeflerime ulaştıktan sonra olacakları, yaşayacağım güzel olayları düşünerek kendimi motive ediyordum. Yurtdışında bulunan dünyanın en iyi üniversitelerinden kabul alabilmek en büyük hedeflerimden. Meslek olarak ise şimdiye kadar tıp ve mühendislik düşünmüştüm. Ancak şu an için bana en uygun olan mesleğin “akademik kariyer” olduğunu düşünüyorum. Ders dışında ilgi alanlarımdaki yarışmalara katılarak özgüven kazanıyordumDers çalışmaktan sıkıldığın zamanlar neler yapıyordun? Kısa süreli molalar verip televizyon ve bilgisayarla vakit geçiriyordum. Açıkçası ben daha önceden başarıyı tatmış bir öğrenciydim ve bu durum bazen doygunluk oluşturabiliyor. Bu problemi aile, dershane ve okul desteğiyle engelledim. Özellikle satranç, masa tenisi, basketbol ve akıl oyunlarında birçok yarışmaya katıldım. Bu yarışmaların her birinde yeni değerler kazanıyor ve bunun sonucunda gelen küçük çaplı başarılarla daha çok motive oluyordum. Anne ve babamın desteği moral ve motivasyon kaynağım olduBaşarılarında anne-babanın desteği nasıl oldu?Başarılı olmamda anne ve babamın büyük etkileri oldu. Özellikle ders çalışmanın bende bıkkınlık hissi oluşturduğu dönemde büyük moral motivasyon kaynağı oldular. Ders çalışmayla ilgili almam gereken önemli kararlarda bana çok yardımcı oldular. Ayrıca aile-okul-dershane üçlüsünde dengeyi sağlayabilmek de çok önemli. Dolayısıyla TEOG başarımda emeği geçen herkese, aileme, okuldaki ve dershanedeki tüm öğretmenlerime teşekkür ediyorum.*Anafen Dershaneleri Rehberlik Koordinatörü

3 Ekim 2014 Cuma

Dünyanın en iyi üniversiteleri açıklandı

İngiliz eğitim dergisi Times Higher Education (THE), her yıl düzenli olarak açıkladığı dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasının bu yılki sonuçlarını yayınladı.2014 - 2015 sonuçlarında ilk sırada yer alan yüksek eğitim kurumu, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü (Caltech) oldu. 4 yıldır üst üste 1. olan Caltech'i, Harvard Üniversitesi ve Oxford Üniversitesi takip etti. Dünya çapında 400 üniversitenin bulunduğu listede Türkiye'den 6 üniversite yer aldı.ODTÜ İLK 100'DEDünya sıralamasındaki ilk Türk üniversitesi, 85. sıraya yerleşen Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) oldu. ODTÜ, aynı dergi tarafından Mart ayında yayınlanan 'Dünyanın En İtibarlı 100 Üniversitesi' listesinde 71-80 bandında yer alarak 2014 yılında sıralamaya giren tek Türk üniversitesi olmuştu.lk 200'e giren Türk üniversitelerinden; Boğaziçi Üniversitesi 139., İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) 165. ve Sabancı Üniversitesi 182. sırada yer aldı. Bilkent Üniversitesi 201-225 sıra aralığında, Koç Üniversitesi ise 301-350 bandında yer buldu.THE tarafından hazırlanan 'Dünya Üniversiteler Sıralaması', öğrenme ortamı, araştırma hacmi ve etkisi, inovasyon, gelir ve itibar gibi kıstaslar eşliğinde belirleniyor. Araştırma, dünya çapındaki üniversitelerin seviyeleri hakkında genel bir fikir veriyor.İLK 10'DA ABD VE İNGİLTERE ÜNİVERSİTELERİListede yer alan ilk 10 üniversite ise şu şekilde sıralanıyor:1.Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü (Caltech) (ABD)2.Harvard Üniversitesi (ABD)3.Oxford Üniversitesi (İngiltere)4.Stanford Üniversitesi5.Cambridge Üniversitesi6.Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) (ABD)7.Princeton Üniversitesi8.Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley (ABD)9.Imperial College London (İngiltere) ve Yale Üniversitesi (ABD)

28 Eylül 2014 Pazar

Sınav başarısı zekâdan çok çalışmayı gerekli kılıyor

Türkiye’de her yıl ortalama 2 milyon öğrenci üniversite sınavına, 1 milyon 300 bin öğrenci TEOG ve yıllara göre de 2 milyona yakın aday KPSS’ye girmektedir. Başarıyı yakalayanlar ise sınavlara stratejik hazırlanan adaylardır. Sınavlarda başarılı olmak için üstün zekâ ve yetenekten çok sorumluluk duygusu, zorluklarla baş edebilme gücü ve sınavın gerektirdiği çalışmalara ilgi duyma yatmaktadır. Hacettepe Üniversitesi tıp veya mühendislik fakülteleri Türkiye’nin yüksek puan ile öğrenci alan üniversitelerinden biridir. Genel kanı ise bu bölümü kazanan öğrencilerin yüksek zekâ seviyesinde olduğudur. Fakat yapılan araştırmada Hacettepe’yi kazanan öğrencilerin zekâ seviyesinin normal zekâ seviyesinde (105 IQ) olduğudur. Ancak araştırmaya katılan öğrencilerin diğerlerinden farkı ders çalışma alışkanlıklarının % 80 fazla olmalarıdır. Elbette başarıda zekânın önemi yok sayılamaz. Fakat normal zekâ sınırları içinde (90-110 IQ arası) olan bir öğrenci isterse ve düzenli çalışırsa hedeflediği üniversiteyi kazanacaktır.Hedefe ulaşmak için zamanın planlanması gerekirYapılacak zaman planlamasıyla gün daha verimli hale getirilebilir. Planlama yapılırken, yatış ve kalkış saatleri ile uykuda geçecek toplam süre öncelikle belirlenmeli ve ölçünün dışına da çıkılmamalıdır. Zamanı kullanma becerisi kazanabilmek için önce, çalışma çizelgesi hazırlanmalı, çizelgede, derse ve diğer aktivitelere ayıracak zamanlar belirlenmelidir. Çalışılması düşünülen dersler uygun saatlere yerleştirilmelidir.Çalışmayı ertelememelidirBaşarıyı engelleyen faktörlerden birisi de ertelemedir. Sadece hafta sonu çalışırım düşüncesi uygun bir çözüm yolu değildir. Yapılması gereken ders tekrarlarının birikmeden günlük olarak yapılmasıdır. Unutmamanın en önemli ilacı kısa aralıklarla yapılan tekrarlardır. Erteleme yapıldığında ise ders konular birikecek, zamanın daralması, sınava ilişkin beklentilerin artması ve bütün bunların altından nasıl kalkılacağının bilinememesi adaylarda bıkkınlık ve karamsarlık oluşturabilir.Tekrar, bir hatırlama yoludurÖnemli olan çok çalışmak değil, verimli çalışmaktır. Sürekli olarak aynı türden onlarca soru çözmenin öğrenciye pek faydası yoktur. Bu durum sadece rakamsal anlamda öğrenciyi ve aileyi tatmin edecektir. Başarıya ancak nitelikli bir çalışmayla ulaşılır. Bunun için öğrencinin çözdüğü her sorudan bir şey öğrenmesi gerekir.Deneme sınavları tam bir imtihan provası niteliğinde uygulanmalıdırGerçek sınavda imtihan boyunca kitapçığın başından kalkılamayacağı için bu sınavlarda da aynı itina gösterilmeli. Sınavda her öğrenci kendi ders başarısına, psikolojik yapısına göre bir strateji belirlemeli. Çözülecek test sınavları bu stratejinin oluşturulabilmesi için mühim birer vasıta. Örneğin aşırı kaygılı, çözemediği sual veya sorular karşısında moral yıkımına uğrayan bir öğrenci, testin en iyi bildiği konularına dönük sorularından başlayarak bu sıkıntısını aşıp aşamadığını bu test çözümlerinde gözlemleyebilir. Deneme sınavı çözmenin bir diğer mantığı da grup içerisindeki pozisyonu ve başarı düzeyindeki değişimi görmektir. Şunu hiçbir vakit unutmamak lazım gelir ki, uygulanan sınavlar, sıralama sınavlarıdır. Yani öğrenciler bireysel bir yarış içerisinde değil. O nedenle test sınavı sonuçlarını da bu kriteri göz önüne alarak değerlendirmek lazım gelir. Test sonuçları değerlendirilirken baz alınacak kriter eğer denemeye sabit sayıda öğrenci giriyorsa grup içerisindeki sıralamadır. Üstelik yüzdelik dilimdeki değişim de fikir verecektir.*FEM Yayınları Rehberlik Koordinatörü

26 Eylül 2014 Cuma

İlkokul liseye dönüştürüldü çocuklara 4 km yol göründü

Eğitimde nakiller kadar baş ağrıtan bir başka problem de okulların plansız şekilde dönüştürülmesi. İstanbul Esenyurt’taki 80. Yıl İlkokulu, liseye çevrildi. Öğrenciler 4 km uzaklıktaki başka bir okula gönderildi. Esenler ilçesindeki bir okulda da misafir öğrenciler sebebiyle adeta iğne atsan yere düşmüyor.Yeni eğitim-öğretim dönemi problemlerle başladı. Derslik sıkıntısı, kalabalık sınıflar derken okullardaki plansız dönüşümler de sorunları artırdı. İstanbul Esenyurt’taki 80. Yıl İlkokulu, 4+4+4 sistemi ile geçen yıl ilkokuldan ortaokula, bu yıl ise liseye dönüştürülmüş. Bu sebeple mahalleliye 4 kilometre ötedeki Sabahattin Zaim İlkokulu adres olarak gösterilmiş. Evlerine yakın okulun liseye dönüşmesiyle mağdur olan ve ilkokula giden iki çocuğu bulunan Erkan Yılmaz, bu durumda servis kullanmaya mecbur kaldıklarını söylüyor. Ayda 310 TL servis bedeli ödediğini anlatan Yılmaz, “Başka bir veli arkadaşımın 3 çocuğu var, 500 liraya yakın para ödüyor. İlkokula çocuklarımızı minibüsle gönderemeyeceğimiz için başka bir seçeneğimiz kalmadı.” diyor.Tüm mahalle toplanıp imza toplayarak kaymakamlığa gittiklerini söyleyen Erkan Yılmaz, “Belediyeden servis talep edebileceğimizi söylediler. Ama oradan da olumsuz cevap aldık. Madem mahallemize okul yapmıyorlar, en azından çocuklarımızı taşısınlar. ‘Mahallemizdeki okul neden liseye çevrildi’ sorumuza da cevap veremiyorlar. 7 yaşındaki çocuğun 4 kilometre uzaklıktaki okula nasıl gideceğini de hesap etmiyorlar. Belediye mitinglere binlerce insan götürüyor ama öğrencileri taşımıyor.” diyerek şikâyetlerini dile getiriyor. Yılmaz, çarşamba günleri de okulun girişine pazar kurulduğunu hatırlatarak, “Çocuklarımız yaya şekilde pazarın içinden geçerek okula ulaşıyor. Çarşamba günü okulda bir yangın çıksa, bir afet olsa okula ulaşılamayacak. Ambulans bile giremez.” şeklinde konuşuyor.Esenler Mareşal Fevzi Çakmak İlkokulu’nun velileri de kalabalık okul mevcudu ve okulun yanındaki inşaat sebebiyle endişeli. Okulun bitişiğindeki Aksoy Ortaokulu’nun tadilata girmesi sebebiyle okula çok sayıda misafir öğrenci geldi, mevcut 2 bini aştı. Gülşah Soğukbulak adlı veli, bahçenin küçük olması sebebiyle giriş çıkışlarda yaşanan izdihamdan dertli. Soğukbulak, daha önce eğitim verilen binanın imam hatip lisesine dönüşmesi sebebiyle şimdiki binaya taşındıklarını dile getiriyor. Şimdi lise olan binada yaklaşık 300 öğrenci olduğunu söyleyen veli, “Eski okul boş. Lise öğrencileri için kocaman bahçe var ama biz burada 2 bin kişi sıkışıyoruz.” değerlendirmesini yapıyor. Çocuğunun bahçede oynayacak yer bulamadığı için teneffüslere çıkmak istemediğini anlatan Gülşah Soğukbulak durumu şöyle özetliyor: “Esenler Belediye Başkanı geçen yıl okulu ziyarete geldiğinde izdihamı gördü ve okulun yanındaki arsayı kadın koordinasyon merkezi yapmak yerine okul bahçesine katacağını söyledi. Ancak bir yıl geçmesine rağmen hiçbir adım atılmadı.” Başka bir veli de okulun bitişiğindeki inşaatın öğrenciler için tehlike oluşturduğuna dikkat çekerek şunları anlatıyor: “İnşaattan teneffüslerde bahçeye çıkan çocukların üzerine bir şeyler düşmesinden korkuyorum. Üst katlardaki camlarda korkuluk yok. Bahçeye asfalt atılmadı. Kütüphane, spor salonu da yok. Giriş çıkışlarda da kargaşa yaşanıyor.”

22 Eylül 2014 Pazartesi

ÜNİVERSİTELİ OLMAK İÇİN İKİNCİ BİR FIRSAT

2014 ÖSYS ek kontenjanları açıklandı. Bu sene ek yerleştirmede lisans programlarında 72 bin 970 kontenjan açığı var. İki yıllık ön lisans programlarında ise 148 bin 509 olmak üzere toplamda 221 bin 479 kontenjan açık söz konusu. Bu sene revaçta olan tıp, hukuk, okul öncesi öğretmenliği gibi bölümlerde adaylar, ÖSYS tarafından yerleştirilmelerine rağmen kayıt yaptırmadıklarından dolayı boşluklar oluştu.Ek yerleştirme kontenjanları incelendiğinde özellikle vakıf üniversitelerinde tüm bölümlere ait kontenjan açıkları var. Burslu bölümlerde bile hâlâ ciddi oranlarda boşluklar mevcut. Devlet üniversitelerinde de yine aynı şekilde kıyıda köşede kaldığı için ya da puanı bu kadar düşmez diye tercih edilmediği için çok sayıda programlar var. 2014 ek yerleştirme tercih süresi, 18-25 Eylül 2014 tarihleri arasında yapılacak. Ek yerleştirme tercih hakkından yararlanacak öğrencilerde aranan temel şart ÖSYM tarafından merkezi yerleştirmede herhangi bir programa yerleştirilmemiş olmaları.Ek Yerleştirmede Dikkat Edilmesi Gerekenler Hususlar1. Tercih listesinde istediğiniz bölümlere yer verin:Bazı öğrenciler kaçınma psikolojisi ile tercihlerine gitmek istemeyecekleri bölümleri ya da illeri yazabiliyor. İstemediği bir bölüme giden öğrenci ise o bölümü yarıda bırakabiliyor. Üstelik bir sonraki sene sınava girdiğinde yerleşip de gitmediği için puan kaybına uğruyor. Bu nedenle tercih listesinde mutlaka severek ve isteyerek okunabilecek bir yer olmalıdır.2. Devlet-vakıf üniversitesi ayırımına dikkat edin:Devlet üniversiteleri dönemlik harçlar dışında öğrencilerden ücret talep etmemektedir. Vakıf üniversiteleri ise burslu olan bölümler hariç yıllık öğrenciden 15 bin ile 30 bin TL arasında ücret talep etmektedirler. Bu nedenle tercih ettiğiniz üniversitenin devlet mi yoksa vakıf üniversitesi mi olduğunun iyi bilinmesi gerekir.3. Özel koşulları mutlaka okuyun: Tercih kılavuzunda puan ve sıralamaların yanında özel koşul numaralarını göreceksiniz. Bu numaralar o bölümle ilgili özel bir durumun olduğunu gösterir. Bu koşulları dikkatle okumalısınız. Örneğin bu koşullarda diyebilir ki “Bir yıl İngilizce zorunlu hazırlık var” ya da “Sağlık problemi olmayan adaylar için” gibi özel koşulları iyi okumak gerekir.4. Okulun bulunduğu konum önemli:Anadolu’nun farklı bölgelerinde meslek yüksekokulları merkeze 1 ya da 2 saat uzaklıktaki ilçelerde olabiliyor. Bu durum beraberinde birçok sıkıntı getirebiliyor. Yurt ya da ev kiralama imkânı bulunmayan bölgelerde merkezden sağlanan ulaşım, aile için maddi sıkıntıya sebep olurken öğrenci için de zaman kaybına yol açmaktadır. Ayrıca okulların bazı kampüsleri merkezde, bazıları ise merkeze uzak bölgelerde yer alıyor. Tercih edilen bölümün hangi kampüste ve yerleşim yerinde olduğunun yeterince araştırılması gerekir.5. Bursluluk şartlarına ve eğitim diline iyi bakın:Üniversiteye göre değişen bursluluk imkânı, öğrencilere avantaj sağlamakla beraber zararlı da olabiliyor. Vakıf üniversitesi bölümlerinin bursluluk oranı farklı oranlarda değişiyor. Ayrıca üniversiteler, öğrenciyi belli bir not ortalamasını koruması şartıyla okulun burslu bölümüne kayıt alıyor. Okulun şartları iyi okunmalı. Kitapçıkta yer olan bölümlerin eğitim dilini içeren açıklamaların dikkatlice okunması gerekir.6. Yeni açılan bölümlerin taban puanları:Yeni açılan bölümleri tercih ederken bölümün bulunduğu üniversitenin eşdeğeri niteliğindeki üniversitelerde, aynı bölümün taban puanına ve başarı sırasına bakılarak tahmin yürütülebilir. Örneğin, Ege Üniversitesi’nde açılan bir bölüm için Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeki eşdeğer bölümünün taban puanına ve başarı sırasına bakılabilir.*FEM Yayınları Rehberlik Koordinatörü

19 Eylül 2014 Cuma

Sirius Koleji’nin başarısı Federal Parlementoya taşındı

2013 Eğitim Öğretim yılında Üniversite sınavında rekor kırarak, Avustralya genelindeki ilk 500 öğrencinin arasına üç öğrencisini sokan Sirius Eğitim Kurumları, gerek eyalet gerekse Federal hükümetlerin büyük takdirini kazandı. Victoria Bölge Milletvekili Maria Vamvakinou, Sirius Eğitim Kurumları öğrenilerinin, ilk 500 öğrenci arasına giren Saba Gül, Rıdvan Atlıhan ve Halil Erciyas'in başarı hikayesini Federal Parlamento'nun toplantısına taşıyarak, sözkonusu başarıdan büyük bir gurur duyduğunu söyledi.Avustarlya'nın Melbourne şehrinde uzun yıllardan beri Selimiye Vakfı çatısında eğitim veren Sirius Eğitim Kurumları, önemli bir başarıya daha imza attı. Victoria Eyaleti’nin en iyi ilk 20’si arasına giren Sirius Koleji’nin başarısı başkent Canberra'da gündem oldu. 2013 Eğitim Öğretim yılında Üniversite sınavında rekor kırarak, Avustarlya gelenindeki ilk 500 öğrencinin arasında üç öğrencisini sokan Sirius Eğitim Kurumları, gerek eyalet gerekse Federal hükümetlerin büyük takdirini kazandı. Victoria Bölge Milletvekili Maria Vamvakinou, Sirius Eğitim Kurumları öğrenilerinin, ilk 500 öğrenci arasına giren Saba Gül, Rıdvan Atlıhan ve Halil Erciyas'in başşarı hikayesini Federal Parlamento'nun toplantısına taşıyarak, sözkonusu başarıdan büyük bir gurur duyduğunu söyledi.Ülke tarihinde ilk kez böyle bir okulun sözkonusu başarıyı yakaladığını hatırlatan Milletvekili Vanvakinou, Başkent Canberra’daki Federal Parlementoda yaptığı konuşmada Sirius Koleji’ni, dereceye giren öğrencileri ve ailelerini tebrik ederek başladı. Vanvakinou şöyle konuştu; ‘Öncelikle, Eyaletemizin ülke genelindeki Üniversite sınavında,akademik başarı ile dereceye giren 3 Sirius Koleji öğrencisini tebrik ediyorum. Melborune'nin Broadmeadows bölgesinde bulunan Sirius Koleji’nin öğrencileri olan Saba Gül, Rıdvan Atlıhan ve Halil Erciyas, ülke çapında ilk 500 öğrencinin arasına girerek, 2013 eğitim ve Öğretim yılında harika bir başarıya imza attılar. Bu başarıyla her üç öğrencimiz, önemli bir özelliğe sahip olan 'Avustralya Öğrenci Ödülü’ne sahip oldular. Bildiğiniz gibi, öğrencilerimize layık görülen 'Avustralya Öğrenci Ödülü' akademik olarak üstün başarı sağlamış olan lise öğrencilerine veriliyor. İşte bu nedenle Uzun yıllardan beri seçim bölgem olan Melborune'de bulunan Sirius eğitim kurumları öğrencileri de bu başarıyı elde etmiş oldu.Bundan da son derece büyük bir memnuniyet duydum. Bu güzel başarıyı bugün paralmento'da sizlerle paylaşmak istedim"dedi.Sirius Eğitim Kurumları Genel Müdürü Mehmet Koca’da, okul olarak üstün başarı sağlamış olan bu öğrencilernin bu başarısını paralmentoya taşıyan Federal Milletvekili Maria Vavakinoua teşekkür etti. Genel Müdür Koca, hem öğrencilerinin 'Avustralya Öğrenci Ödülü’ ödülünü elte etmeleri hem de elde edilen bu başarının federal parlamento çatısının altında dile getirilerek, gurur vesilesi yapılması, okul yöneticileri olarak sevinçlerinin ikiye katlandığını belirtti. Koca "Bu öğrenciler, başta biz okul yöneticilerini başta olmak üzere velileri ve bölge milletvekilllerini çok mutlu ettiler. Bu nedenle başta üç öğrencimiz olan Saba Gül, Rıdvan Atlıhan ve Halil Erciyas'i başta olmak üzere ailelerini ve hiç bir fedakarlıktan sakınmayan öğrentenlerini tebrik etmek istiyorum. Ayrıca her üç öğrencimiz de Melbourne Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitime başladılar. Her üç öğrenci de 3.kuşak Avustralyalı Türklerdir. Özellikle özelde türk topulumunu genelende ise Avustarlya'daki tüm müsülmanların, Federal parlamento'daki adeta gururu oldular. Eemeği geçenleri tebrik ederim." dedi.Göstermiş oldukları yüksek performanstan dolayı Saba, Rıdvan ve Halil isimli öğrenciler Avustralya Federal Hükümeti tarafından verilen 2 bin dolar para ödülü ve özel taktir belgesini almaya hak kazandılar. Saba ve Rıdvan, 2013 eğitim öğretim yılı Üniversite sınavında 100 üzerinden 99.95, 99.90 ve 99.85 puanla ülke genelenideki ilk 500 başarılı öğrencinin arasında yer alırken, Victoria Eyaleti’nin en iyi ilk 21 öğrencisi arasına girdiler. Sözkonusu başarıdan dolayı ise Eyalet Hükümeti adına sözkonusu öğrencilere ‘‘Başbakanlık Özel Ödülü’’nün de sahibi oldular.

12 Eylül 2014 Cuma

Türkiye’nin ilk Kürtçe ilkokulları eğitime başlıyor

Güneydoğu'da Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği'nin (Kürdi-Der) öncülüğü, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Eğitim-Sen'in desteğiyle üç ilde Kürtçe ilkokul kuruldu. Diyarbakır'ın Bağlar, Şırnak'ın Cizre ve Hakkâri'nin Yüksekova ilçelerindeki okulların müfredatı Kürtçe'nin Kurmanci lehçesinde olacak.Okulların kuruluşu Diyarbakır'da bugün yapılan basın toplantısıyla duyuruldu. Bölgede anadilde eğitime dikkat çekme amacıyla da tüm okulların bir hafta boykot edilmesi çağrısında bulunuldu. Diyarbakır'ın Yenişehir ilçesindeki Demokratik Toplum Kongresi önünde yapılan ortak basın açıklamasına çok sayıda sivil toplum kuruluşu başkan ve üyeleri destek verdi. Eğitim-Sen, DTK, Eğitim Destek Evleri yöneticilerinin de hazır olduğu basın açıklamasını, Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği (Kürdi-Der) Başkanı Sabahattin Gültekin yaptı.Türkiye'de 100 yıla yakın süredir asimilasyon politikalarının uygulandığı öne süren Gültekin, "Birçok halkın dili, kültürü yok edildi. Bunların içinde Kürt halkı hem nüfus olarak fazla ve kendi coğrafyasında oluşu nedeniyle buna rağmen dilini koruyabildi. Ortaya çıkan Kürt isyanları kanla işkenceyle bastırıldı. Ancak son 40 yılda savaşlı mücadelede gelinen noktada artık Kürt halkının savaşla, sürgünle, asimilasyonla yok edilemeyeceğini gösterdi. Öyle bir aşamaya gelindi ki artık Kürt halkı yok sayılmıyor ancak Kürt sorununun temeli olan anadilde eğitim hakkı konusunda Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi hala devam etmektedir." ifadelerini kullandı."ANADİLDE EĞİTİM BAŞLARSA ÜLKE PARÇALANMAZ KARDEŞLİK DAHA DA GELİŞİR"Kürt çocuklarının hala asimilasyona tabi tutulduğunu iddia eden Gültekin, "Şu an yine bu asimilasyon süreci yani okulların başlangıcı aşamasındayız. Kürt halkı artık bu politikayı kabul etmiyor. Sorunun geldiği aşamayı da göz önüne alarak anadilde eğitim adımları atılması gerekiyor. Düşünün, anadilde eğitim yoksa Kürt sorunu nedir ve nasıl adlandıracağız." dedi.Müzakereler sürecinde bu sorunun gündeme gelmesi ve asimilasyona karşı 15 Eylül itibariyle bir hafta okulları boykot edeceklerini anlatan Gültekin, "Halkımız çocuklarını okula göndermeyecektir. Hem anadilde eğitime temel olsun hem de devlete bir uyarı niteliğinde pilot olarak üç yerde Diyarbakır, Yüksekova ve Cizre'de Kürtçe eğitim verecek okullar açılacak. Bunlar sürece sekte değil sürecin daha da geliştirilmesi içindir. Yıllardır Kürtler vardır diyenler ya da Kürt varlığı kabul edilirse bu ülke parçalanacak ajitasyonuyla bu halk uyutuldu. Gelinen aşamada Kürt sorunu kabul ediliyor ve bu konuda küçük adımlar atan hükümetler giderek oylarını yükseltiyor, iktidarlarını sürdürebiliyorlar. Şu an da şöyle bir ajitasyon geliştiriliyor; 'Eğer ana dilde eğitim olursa bu ülke parçalanacak' hayır bu da önceki gibi yalana bir kılıftır. Kürt diliyle anadilde eğitim başlarsa bu ülke parçalanmaz, kardeşlik daha da gelişecek. Birlikte yaşam ve demokratik bir ülke olacak. Bu okullar sürece sekte değil sürecin selameti ve tarafların karşılıklı güven ve kamuoyuna Kürtçe anadilde eğitim yapılması bu ülkeyi bölmeyeceğini göstermek." ifadelerini kullandı."MÜFREDATI KURMANCİ OLACAK"Gültekin, kurulan ilkokulların bildiğimiz ilkokul gibi olduğunu belirterek, "Bildiğimiz ilkokul. Müfredatı Kurmanci olacak. Tabi Türkçe de olacak. Bu, Türkçe'nin reddedilmesi değil. Dersler Kürtçe olacak." dedi. Milli Eğitim'le bağlantısı olacak mı şeklindeki soruya Gültekin, "Milli Eğitim'le herhangi bir bağlantısı yok. Bu, halkın defakto bir girişimidir. Zaten şimdiye kadar hiçbir şey önce başvurularak bu ülkede olmadı. Keşke bunun yasaları hazırlanmış olsaydı ve böyle olsaydı. Ancak bu süreçte devletin de herhangi bir çekincesinin olmayacağı, herhangi bir engelleme girişiminin olmayacağını düşünüyoruz. Bu ülkeyi Kürtçe anadilinde bir okulun açılması ülkeyi bölmeyecek, aksine birleştirecek ve aksine demokratikleştirecek." şeklinde yanıt verdi."MİLLİ EĞİTİM PEDAGOJİK DEĞİL İDEOLOJİK DÜŞÜNÜYOR"Diyarbakır Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinin, 'Zorunlu eğitim çağındaki çocukların Milli Eğitim okullarına göndermeyen velilelere ceza kesilecek' şeklindeki beyanın hatırlatılması üzerine Gültekin, şunları söyledi: "Kürt sorununun temeli zaten bu kanunlardır. Bizim istediğimiz şey de bu yasaların değişmesidir. Zaten bu yasaya göre konuşacaksak böyle bir şey yapmamıza gerek kalmaz. Milli Eğitim, bu konuda pedagojik değil ideolojik düşünüyor. Eğer pedagojik düşünürse Milli Eğitim, bir çocuğun ruhsal bedensel ve zihinsel gelişiminin temel ölçütü kendi anadiliyle eğitim ve öğretime başlamasıdır. Milli Eğitim, burada büyük bir yanılgı içerisindedir. Kendisi bu konuda düzeltme yapmalıdır."(CİHAN)

8 Eylül 2014 Pazartesi

Teşvik ayrımcılığını veliler mahkemeye taşıyor

Devletin teşvik kontenjanı verdiği birçok başarılı kolejin aniden liste dışı bırakılmasına okullardan sonra veliler de tepki gösterdi. Hakkını yargıda aramaya hazırlanan Alaattin Çankaya, çocuğunun zorla istemediği okullara yönlendirildiğini söyledi. Osman Aykut da, “TEOG’daki yerleştirme skandalından sonra ayrımcılıkla karşı karşıya kaldık.” dedi.Eğitim sezonunun başlamasına bir hafta kalmasına rağmen okul tercihlerinde yaşanan kaos sürüyor. TEOG yerleştirmelerindeki hayal kırıklığından sonra binlerce veli özel okul teşviklerinde ayrımcılık şoku yaşıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, bu yıl başlattığı özel okulda okumak isteyenlere sağlanacak devlet desteği konusunda skandal bir karar aldı. Teşvik listesinde ilan ettiği birçok başarılı koleji, hükümete yakın medyanın tepkisi üzerine çıkardı. Liste dışı kalan okullar, bunun ayrımcılık ve hak ihlali olduğunu savunarak bakanlık yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Şimdi de veliler hukuksuz uygulamayı yargıya taşımak için harekete geçti. İki kızına teşvik çıkan Alaattin Çankaya, Milli Eğitim’e dava açmaya hazırlanan velilerden. Çankaya, “Tercih ettiğimiz okul teşvik listesindeydi, ancak ne olduysa çıkarıldı. Hak etmeyen onca okul destek alırken biz hakkımızı kullanamıyoruz.” dedi. Osman Aykut ise çocuğu TEOG sınavı sonrası istemediği uzak bir okula yerleştirildiği için özel okula yönelmiş. Fakat bu kez de tercih etmek istediği okul liste dışı bırakılmış. TEOG yüzünden çifte mağduriyet yaşadığını dile getiren Aykut, “Teşviğe umut bağladık, ama devlet bunu da elimizden aldı. Hakkımızı kullanamıyoruz?” diye konuştu.İki haftadır eğitim alanında tam bir kaos yaşanıyor. Önce Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında yapılan yerleştirmeler öğrenci ve velileri hayal kırıklığına uğrattı. Sonra özel okul teşviklerinde binlerce veliyi mağdur edecek bir karar alındı. Listelerin güncellenmesiyle bazı okullar teşvik kapsamından çıkarıldı. Teşvik kazandığı halde evine yakın okullara kayıt yaptırmak isteyen veliler şimdi sorunu yargıya taşımaya hazırlanıyor. Hukukçular, mağdur ailelerin Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yanlı tavrına aldırmaksızın o okullara kayıt yaptırması, Anayasa Mahkemesi, Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsman) ve İdare Mahkemeleri kanalıyla haklarını aramaları tavsiyesinde bulunuyor. Ayrımcılığa takılan velilerden biri de Alaattin Çankaya. İki kızını teşvik hakkıyla okutma hazırlığı yaparken MEB’in ayrımcılığıyla büyük hüsran yaşayan baba, “Hak etmeyen onca okul destek alırken biz niye mağdur ediliyoruz?” diye sordu ve ekledi: “Tercih ettiğimiz okul ilk başta teşvik kapsamındaydı. Ancak yapılan değişiklikle listeden çıkarıldı. Özel Yeşilköy Ermeni İlkokulu var yakınımızda ve ona teşvik çıkmış. Yakınımdaki koleji bırakıp başkasını seçmek zorunda bırakıyorlar bizi.”‘Görevi kötüye kullanma söz konusu’C.B. adlı diğer bir veli ise istemedikleri okulları tercih etmeye zorlandıklarını ifade etti. Eşitliği ayaklar altına alan karara karşı hukuki yollara başvuracaklarını dile getiren C.B., “Hem çocuklarımızın hem de ailelerin bu kadar yıpratılmaya hakkı yok. Hakkımı hem kendi çocuğum hem de yüzlerce insanın çocuğu için arayacağım.” diye konuştu.‘Hakkımı helal etmiyorum!’Tercih ettiği özel okul, teşvik listesinden çıkarılan öğrencilerden biri de Taha Aykut. Onun liseye geçme süreci tam bir savaşa dönmüş. Zira öğrenci TEOG’dan 317 puan almasına ve Bağcılar’da oturmasına rağmen 64 kilometre uzağa, Tuzla’daki bir okula yerleştirilmiş. Hem de taban puanı 140 olan çok programlı bir Anadolu lisesine. Taha ve ailesi, tek umutları olan nakiller için başvuru gününü beklemiş. İlk nakil haftasında, dilekçe vererek başka bir okula yerleşme talebinde bulunmuşlar. Ancak ilk hafta sadece devletten özel okula geçenler nakledildiği için sistemde boş kontenjan oluşmamış ve verilen dilekçe çöpe gitmiş. Sonrasını anne Habibe Aykut, şu sözlerle anlatıyor: “Çaresiz, oğlumuzu özel okula yazdırmak istedik. Teşvik hakkından yararlanmak için başvurduk. Hem Taha’ya hem de tercih edeceğimiz koleje teşvik çıktı. Ama daha sonra kurum teşvik listesinden çıkarıldı.” Çocuklara ve ailelere büyük stres yaşatan devletin eğitim sistemine artık güvenlerinin kalmadığını belirten anne, yaşadıkları üzücü bir olayı örnek veriyor: “Oğlum bir sabah bizden gizli İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne giderek yardım istemiş. Oğlumu ağlatanlara, bu haksızlığı yapanlara hakkımı helal etmiyorum. Allah kimseyi bu ülkede hak arama mücadelesine düşürmesin.”

6 Eylül 2014 Cumartesi

İşte okul fobisini aşmanın 3 adımı

Uzmanlar, okul hayatına yeni başlayacak öğrencilerin uyumu için aileye büyük görev düştüğünü belirterek, okul fobisinin 3 adımda aşılabileceğini söylüyor. Bu adımları da şöyle sıralıyor: "ilki okul fobisini dile getirmeyin, kaygılı olduğunuzu belli etmeyin, çocuklarla etkili zaman geçirin ve son olarak eğlenceli eğitim ortam oluşturun."Geçtiğimiz yıllarda sadece ilkokul birinci sınıf öğrencilerinin okullar açılmadan bir hafta önce aldığı oryantasyon eğitimini bu yıl ortaokul ve lise birinci sınıf öğrencileri de alacak. Uzmanlar, yeni bir hayata atılacak öğrencilerin okul fobisi yaşayabileceğini hatırlatarak aileleri sorun oluşmadan tedbir alınması konusunda uyarıyor.Zambak Kültür Kitapları Yayın Yönetmeni Eğitimci Yazar Mehmet Azim, okul fobisi ile ilgili başta anne-babalar olmak üzere öğretmen ve öğrencilere çok önemli uyarılarda bulundu. Azim, genellikle ilkokul birinci sınıf öğrencilerinde başlayan okul fobisinin eğitim öğretim hayatının her aşamasında karşımıza çıkabileceğini belirtti.İlkokul birinci sınıfa başlayan bazı öğrencilerde okula gitmekte isteksizlik, zorlanma hatta direnme görülebildiğini söyleyen Azim, "Bu konuda hem veliler hem öğretmenler hem de rehber öğretmenler dikkatli olmalı ve sorun büyümeden gerekli önlemler alınmalı." dedi.Özellikle kaygı bozukluğu olan çocuklarda, okul fobisinin daha sık görüldüğünün altını çizen Azim, kaygı bozukluklarının temelinde ise biyolojik etkenlerin olabileceğini söyledi. Sorunun çözümünde profesyonel bir destek alınması gerektiği hatırlatan Azim, "Ancak eğitim-öğretim faaliyetlerine bakan yönüyle ailelerin ve öğretmenlerin, öğrenciye pozitif yaklaşımı, problemi azaltacak ve çözümü hızlandıracaktır." şeklinde konuştu. 'HEM ANNE HEM DE BABA İLGİLİ OLMALI'Çocuğun, okul dışında farklı nedenlerle de olsa sık sık ayrı kalması, ömür boyu taşınacak etkilere neden olabileceğinin önemine işaret eden Mehmet Azim, anneleri uyardı: "Anneler, zorunlu olmadıkça çocuklarından uzun süre ayrılmamalıdırlar. Ayrı kalma durumlarında, annenin yerini alacak yetkin aile bireylerine ihtiyaç vardır. Onlar, annenin yokluğunu mümkün mertebe hissettirmemeye çalışmalıdırlar. Zira okul fobisi olan çocukların çoğunda, anneden ayrılma kaygısının olduğu araştırmalarla belirlenmiştir."Aile içinde güven duygusunun gelişmesi için bir diğer nedenin uygun baba modeli olduğunu anlatan Azim, babalara önemli tavsiyelerde bulundu: "Çocuk, her zaman babanın varlığını, sıcak nefesini, yakın ilgisini ister. Dolayısıyla iş yoğunluğu, yorgunluk bahanesiyle çocuklardan uzak duran babalar, okul fobisi, başarısızlık, disiplinsizlik gibi birçok sıkıntının oluşmasına istemeden de olsa zemin hazırlamaktadırlar. Küçük zihinsel engelleri olmasına rağmen, bazı çocukların, ailenin ilgisi ve yetkililerin hassasiyeti sayesinde normal öğrenciler gibi öğrenebildiğinin birçok örneği vardır. İlgisiz aileler nedeniyle kaybedilmiş, birçok öğrenciden bahsetmek de mümkündür."ÖĞRETMEN İLGİSİ ÇOK ÖNEMLİ"Çocuğun, okulda sıcacık bir öğretmen ilgisiyle karşılaşması, fobi riskini azaltacaktır. Daha okulun ilk günlerinde öğretmenin iyi bir gözlem yapması, öğrencileri tanımaya çalışması ve çocuklarla tek tek ilgilenmesi, öğrencilerle öğretmen arasında sıcak ilişkilere vesile olacaktır." diyen Azim, İlkokul birinci sınıf seviyesinde fazla verilen ödevlerin, çocukta başarısızlık duygusu oluşturabileceğini ve telafi edilemeyecek performans kaybına sebep olabileceği konusunda öğretmenleri uyardı.Okul fobisi tedavisinin çözümünde zamanlamanın çok önemli olduğunun altını çizen Azim, bunun için öğretmenin, velinin ve diğer paydaşların hassas olması gerektiğini belirterek "Okul fobisi için üç adım çok önemli, ilki okul fobisini dile getirmeyin, kaygılı olduğunuzu belli etmeyin, çocuklarla etkili zaman geçirin ve son olarak eğlenceli eğitim ortam oluşturun. Bu üç adım okul fobisini aşmada çok önemli." dedi.

4 Eylül 2014 Perşembe

KYK yurt kayıtları ne zaman? (2014 Kredi ve Yutlar Kurumu yurt başvuru sonuçları açıklandı)

Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurt başvuru sonuçları açıklandı. Üniversite öğrenimi sırasında KYK yurtlarında kalmak isteyen binlerce öğrenci Kredi ve Yurtlar Kurumu'na başvuruda bulunmuştu. Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarına herhangi bir yüksek öğretim kurumunu yeni kazanan ya da öğrenimine devam eden öğrenciler başvurmuştu.Kredi ve Yurtlar Kurumu yurt başvuru sonuçları, KYK'nın resmi sitesinde yayınlandı. 2014-2015 öğretim yılında Lisans Yerleştirme Sınavına girerek ilk defa herhangi bir yükseköğretim programına girmeye hak kazanan hazırlık ve 1. sınıf öğrencileri ile herhangi bir yükseköğretim kurumunda eğitimine devam eden ara sınıf öğrencilerininKYK yurtubaşvuru sonuçları öğrenmek için aşağıdaki kinke tıklayabilir.>>2014-2015 ÖĞRETİM YILI YURT BAŞVURU SONUÇLARI İÇİN TIKLAYINIZKYK yurtlarındakalan öğrenciler yurt ücretlerini düzenli olarak yatırmak zorunda. Herhangi bir usulsüzlük ya da ücret yatmadığı zaman öğrenci, yurttan ihraç ediliyor.KYK Yurt başvuruları esnasında ayrıca depozito ücreti de alınıyor.KYK Yurtücretleri yaz aylarında da yatırılmaya devam ediliyor. KYK yurtlarındakalan öğrencilere barınmanın yanı sıra yemek yardımı da yapılıyor. Öğrenciler yemek ücretlerini kendileri öderken devletin kahvaltı ve akşam yemekleri için verdiği maddi destekten de yararlanıyor. KYK yurt kayıtları ne zaman?Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK), kayıtlar 1 - 5 Eylül 2014 tarihleri arasında yapılacak. Bu tarihler arasında kayıt yaptırmayanlar kayıt hakkını kaybedecek.KYK yurt kayıtlarında istenen belegeler nelerdir?Önceliği olanlar için öncelik belgesi, Son 6 ay içinde çekilmiş 4 adet vesikalık fotoğraf, Ebeveyni %40 ve üzeri engelli olanların tam teşekküllü hastaneden alacakları rapor, Kayıt, kimlik, yurt ücreti ve depozito ücreti makbuz/dekontu, 18 yaşından küçükler için Aile İzin Onay Belgesi, Aynı öğrenim döneminde yüksek öğrenime başlayan kardeşe ait öğrenci belgesi (Kayıt tarihinden itibaren 1 ay içinde ibraz edilmesi gerekiyor.)

1 Eylül 2014 Pazartesi

2014 KPSS Ön Lisans ve Lise sınav tarihleri

KPSS sınav takvimi yayınlandı. Adaylar KPSS’ye ne zaman başvuracak. 2014 Kamu Personeli Seçme sınavı ne zaman yapılacak? Ön Lisans düzeyi ve ortaöğretim (lise mezunu) düzeyi KPSS’nin başvuru ve sınav tarihleri belli oldu. 2014 KPSS Ortaöğretim/Ön Lisans hakkındaki bütün bilgilere haberimizden ulaşabilirsiniz. ÖSYM, KPSS sınav takvimini yayınladı. 2014 KPSS’ye girmek isteyen adayların sınav tarihleri belli oldu. Ön Lisans düzeyi KPSS 27 Eylül 2014 tarihinde yapılacak. Lise KPSS’si olarak da bilinen Ortaöğretim düzeyi KPSS ise 28 Eylül 2014 tarihinde yapılacak.>>ÖSYM 2014 SINAV TAKVİMİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ<<Kimler lise KPSS'ye, kimler önlisans KPSS'ye girebilir?Lise 3. ve 4. sınıf öğrencileri ile daha üst düzeyde eğitim almış bütün herkes lise KPSS'ye girebilir. Ön Lisans KPSS'ye girebilmek için ise 2 yıllık herhangi bir üniversite bitirmiş olmak ya da 4 yıllık bir üniversitenin en az 3. sınıfında olmak koşulu aranmaktadır.2014 KPSS Ortaöğretim/Ön Lisans, ortaöğretim okullarından veya ön lisans programlarından (lise, meslek lisesi, iki yıllık meslek yüksekokulları ve dengi açıköğretim) mezun olanlar ile sınavın geçerlilik süresi içerisinde (iki yıl) mezun olabilecek durumda bulunanlar içindir. Bu kılavuz sadece bu sınavın kural ve işlemlerini kapsamaktadır.Sınava, ortaöğretim okullarından, ön lisans programlarından mezun olanlar ile sınava başvuru sırasında mezun durumda olmayan ancak sınavın geçerlik süresi (iki yıl) içinde ortaöğretim / ön lisans düzeyinde mezun olabilecek durumda olan adaylar başvurabilecektir. 5-14 Mayıs 2014 tarihlerinde 2014-KPSS Lisans başvuruları alınmış olduğundan, 14 Mayıs 2014 tarihi ve öncesinde bir lisans diploması almaya hak kazanan adaylar 2014-KPSS Ortaöğretim/Ön Lisans'a başvuramazlar. Başvuru koşullarından herhangi birine durumunun uymadığı tespit edilen adaylar, sınava alınmış olsalar bile bu sınav sonucu ile elde ettikleri hiçbir haktan yararlandırılmazlar.

30 Ağustos 2014 Cumartesi

TEOG'da boş kontenjanlar açıklandı

Milli Eğitim Bakanlığı, Ortaöğretim kurumlarında bu hafta oluşan boş kontenjan sayısını açıkladı.Türkiye genelinde boşalan kontenjan sayısı 13 bin 398 olarak netleşti.TEOG SONUÇLARINI ÖĞRENMEK İÇİN TIKLAYINIZMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) ilk nakil haftasının ardından açılan boş kontenjanları açıkladı. Bakanlığın verilerine göre ortaöğretim kurumlarında bu hafta oluşan boş kontenjan sayısının Türkiye genelinde 13 bin 398 olduğu belirtildi. Bu sayının 4 bin 569'nun İstanbul'da, bin 440'nın Ankara'da ve bin 8 tanesinin İzmir'de olduğu ifade edildi. Yeni kontenjanlar için nakil başvuruları önümüzdeki hafta Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe günleri e-okul üzerinden yapılabilecek. Veliler e-okul sistemi üzerinden boşalan kontenjanları görebilecek.

21 Ağustos 2014 Perşembe

TEOG yerleştirme sonuçları yarın açıklanacak

Bu yıl ilk kez uygulanan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş yerleştirme sonuçlarının yarın açıklanması bekleniyor.1 milyon 300 bin öğrencinin girmiş olduğu TEOG yerleştirme sonuçlarının yarın açıklanması bekleniyor.Yerleştirmeye Esas Puanlar (YEP) ile öğrenci alan okulların yerleştirme sonuçları yarın http://www.meb.gov.tr, http://oges.meb.gov.tr ve https://e-okul.meb.gov.tr adreslerinde ilan edilecek ve kesin kayıtları da bu tarihte sistem tarafından otomatik yapılacak. Sonuçlara ilişkin bilgiler isteyen velilere mobil bilgilendirme servisi aracılığıyla SMS şeklinde de gönderilecek. Yerleştirme işlemi yapıldıktan sonra resmi ve özel okulların açık kalan kontenjanlarına ortaöğretim yönetmeliğinin nakil esasları doğrultusunda, yerleştirmeye yönelik nakil yoluyla öğrenci kaydedilecek.Seviye belirleme sınavının yerine getirilen (TEOG) Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı'na 1 milyon 300 bin öğrenci girmişti.

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Yaz tatili ve ders çalışma

Yaz tatilinin en hararetli günlerindeyiz... Hava sıcak, güneş parlak… “Bu yaz vaktinde, güzel havalarda çalışmak mı! En son yapılacak iş!” diyenlerdenseniz bu yazıya dikkat kesilin. Okulların kapanmasıyla birlikte öğrencilerin birçoğu derslerle ilişkisini neredeyse sıfıra indirdi. Peki, bu tatil süreci gerçekten sadece dinlenilerek mi geçirilmeli?Tabii ki senenin yorgunluğunu atmak için dinlenmek her öğrencinin en temel hakkı. Gerçi bazı öğrenciler bu hakkı bütün bir yıla yaymış vaziyette. Bu yazıda tatil sürecinin geriye kalan bölümünde neler yapılmalı, çalışmaya ve kitap okumaya ne kadar vakit ayırmalı konusunu ele alacağım. 2015’te sınavlara girecek olan YGS-LYS ve TEOG adayları için yaz tatil süreci daha bir önem ifade ediyor ve etmeli. Özellikle YGS-LYS sürecinde çalışılacak olan müfredat yoğun olduğu için, ara sınıflarda derslerin hakkını vermemiş, eksiği fazla olan öğrencilerin işi kolay olmayacak. Bu öğrencilerin büyük bir çoğunluğu eğer yaz dönemini boş geçirirlerse sene içerisinde “konuları yetiştiremiyorum” şikâyetinde bulunacaklar. Testi kırılmadan uyarmak istiyorum öğrencileri.Peki, ne yapmalı, nasıl bir çalışma programı izlemeli?Tembellik kötü bir alışkanlıktır. Tekrar edildikçe, irade kullanılmadıkça bu alışkanlığın pençesinden kurtulmak hiç de kolay olmuyor. Biliyorum ki bünyeniz, yaz tatilinde iyice tembelliğe alıştı. Bu olumsuz alışkanlıktan kurtulabilmenin en temel yolu çok az da olsa düzenli bir şekilde uygulanan çalışma takvimi oluşturmaktan geçiyor. Gaza gelip bünyenizin kaldıramayacağı bir çalışma programı hazırlamak da doğru değil. Yapabileceklerinizden başlayın. Eğer çok yoğun bir çalışma programı oluşturursanız bu programı birkaç gün sürdürseniz bile devam ettirmekte zorlanırsınız. O nedenle her öğrenci kendi alışkanlıklarına, çalışma kapasitesine, eksiklerine göre bir çalışma hedefi belirlemeli. Yarım saate dayanabilecekse yarım saatle başlamalı çalışmaya. Çalışmaya ısındıkça, zihin ve beden adapte oldukça çalışma süresi aşamalı olarak artırılmalı. Her öğrenci kapasitesini zamanla maksimum düzeyde kullanabilecek bir çalışma sürecine girmeli.Soru mu çözülmeli, konu üzerinde mi durulmalı?Öncelikle her öğrencinin durumu bir değil. O nedenle her öğrencinin kendi eksiklerine ve hedeflerine göre bir çalışma takvimi belirlemesinde fayda var. Eğer öğrenci MF-3 puan türüyle tıp, eczacılık, diş hekimliği vb. bir bölüme yerleşmeyi hedefliyorsa kendisine en çok puan getirecek ve yeterli bir altyapıya sahip olmadığını düşündüğü derslere bu yaz döneminde ağırlık vermeli. Biyolojide ve kimyada altyapısının yetersiz olduğunu düşünüyorsa, bu süreci özellikle bu derslerdeki eksikleri tamamlamak için kullanmasını tavsiye ediyorum. Konu çalışmadan, soru çözümü yapılmamalı. Önce çalışılan konu eksik nokta kalmayacak şekilde öğrenilmeli, ardından çözümlü sorular incelenmeli, geçmiş yıllardaki YGS ve LYS’lerde konuyla ilgili gelmiş sorular ele alınmalı, ardından test çözümüne geçilmeli. Ders çalışıp eksiklerimizi gidereceğimiz bir program oluşturduk ve uyguluyoruz diyelim. Bunun dışında sınavlara hazırlıkla ilgili başka neler yapabiliriz sorusu da zihinlerimizi kurcalıyor olabilir. Üniversiteye geçişte ve TEOG sınavlarında soruların ağırlıklı bir bölümü muhakeme gücünü, okuduğunu yorumlama kabiliyetini gerektiriyor. Dolayısıyla sınavlarda başarılı olmanın yolu çalışmanın yanı sıra bu yetenekleri geliştirmeye de bağlı. Bu yetenekleri geliştirmek için düzenli kitap okumak şart. Şunu da unutmamak gerekir ki sadece sınavda değil hayatımızın her safhasında bizi bir adım öne çıkaracak bir alışkanlıktır kitap okuma alışkanlığı. Özetle, ileride “beni güzel havalar mahvetti” dememek için yaz sürecini verimli bir şekilde değerlendirmek gerekiyor…Kitap okuma üzerine…Hem kendinizle hem de okuyacağınız kitaplarla ilgili farkındalığınızın olması önemlidir. Sizin ilgi alanınız, beklentileriniz neler; okumayı düşündüğünüz kitaplar bunları ne ölçüde karşılayabilir sorusunun cevabını bilerek okumaya başlamak gerekir.Seçilen doğru kitaplar yepyeni dünyalar ve hayatlar getirir önünüze. Doğru seçilen her kitap okyanusa açılan bir gemidir adeta.Okuduğunuz kitaplardaki karakterler ve olaylar sayesinde gerçek hayatta karşınıza çıkan insanları ve yaşadığınız olayları daha doğru değerlendirebilirsiniz.Düzenli ve sürekli kitap okuyan bir kişinin yazma ve kendini ifade etme becerisi gelişir.*Zirve Yayınları Rehberlik Yayın Yönetmeni

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Liseyi Kim Okuyacak?..

Ortaöğretime geçiş için tercih yapacak olan öğrencilerin yaş ortalaması düşünüldüğünde tercihlerden resmi olarak velilerin sorumlu olduğu ve oluşabilecek sorunlardan da velilerin sorumlu tutulduğu görülmektedir. Ancak tercihlerden velinin sorumlu olması, tüm tercihlerin, öğrencinin hiç fikrini almadan ve görüşlerini önemsemeden yapılacağı anlamına gelmez.Tercih edilecek okul açısından anne-babanın isteği tabii ki çok önemlidir. Ancak sonuç itibarıyla gidilecek okulda okuyacak olan öğrencinin kendisidir. Hayatının 4 yılını o okulda geçirecektir. Hayal ettiği ve kendisinin istediği bir okulda okuması öğrencinin kendine güveni ve başarısı açısından çok önemlidir. Bu nedenle veli kendi isteklerini dayatan, baskı yapan konumda değil, öğrenciyi yönlendiren ve ona kararlarında yardımcı olan konumda olmalıdır.Her öğrenci kendine has bir potansiyelle sahiptir. Bu potansiyel olumlu ya da olumsuz yaşantılarla sürekli gelişir. Tercih yapılırken bu potansiyel göz ardı edilmeden orta bir yol bulmaya dikkat edilmelidir. Her öğrencinin sahip olduğu potansiyele uygun bir tercih mutlaka vardır. Öğrencinin okuldaki başarı düzeyi, deneme sınavlarından elde ettiği sonuçlar, başarı grafiği, ders çalışma alışkanlığı, sahip olduğu potansiyel hakkında önemli veriler sağlayacaktır. Ayrıca öğrencinin yapmaktan hoşlandığı işler, ilgi alanları, yaşam öncelikleri mutlaka dikkate alınmalıdır.Her anne-baba çocuğu için elbette en iyisini istemektedir ve hedeflemektedir. Anne-babalar açısından çocuğunu hedeflediği yerde görmek her şeyin önündedir. Ancak çoğu zaman anne-babalar kendi isteyip de ulaşamadıkları hedeflerini çocukları aracılığıyla gerçekleştirmek isterler. Aslında bu son derece doğal bir istektir ancak bir yönüyle de çok tehlikeli bir istektir. Çünkü çocuk, her ne kadar birçok yönden anne ve babasına benzese bile bambaşka bir bireydir. Parmak izleri bile birbirine benzemeyen insanların, hiç kişilikleri, ilgileri ve isteklerinin birbirine benzemesi düşünülebilir mi? Elbette ki hayır. O halde aile çocuğunun geleceği ya da okuyacağı okul ile ilgili hedeflere tabii ki sahip olmalı ancak “mutlaka bizim isteklerimiz olacak” şeklinde bir yaklaşımdan kaçınmalıdır. Ailenin hedefleri ile çocuğun beklentileri ve hedefleri uyuşmalıdır. Ailenin istekleri ve çocuğun hedefleri değerlendirilip ortak bir tercih yapılmalıdır.Tercih yapılırken dikkat edilecek en önemli noktalardan birisi de tercih edilecek okulun avantaj ya da dezavantajlarıdır. Bu nedenle okul hakkında mümkün olduğunca çok bilgi sahibi olmak ve tercih yapılırken bu bilgileri dikkate almak gerekir. Tercih edilecek okulun oturduğumuz yere yakınlığı ve ulaşım şartları mutlaka göz önünde tutulmalıdır. Tercih edilecek okul eğer mümkünse oturduğumuz bölgeden çok uzakta olmamalıdır. Öğrenci okula rahatça ulaşabilmeli, her sabah ve akşam uzun bir yol ve yoğun bir trafiği çekmek zorunda kalmamalıdır. Bu öğrencinin hem fiziksel hem de zihinsel olarak yorulmasına neden olacak ve okul başarısına yansıyacaktır.Bunun yanında okulun; eğitim kalitesi, yabancı dil durumu, mezuniyet sonrası öğrenciye neler kazandırdığı, üniversite başarısı, varsa diğer alanlardaki başarıları, sosyal aktivitelere ne derece önem verdiği, çağın gereklerini ve teknolojiyi ne derece kullandığı vb. durumlar da tercih döneminde değerlendirilmelidir. Özel okul tercih edilecekse okulun ücreti mutlaka dikkate alınmalıdır. Okulun, burs imkânları değerlendirilmeli, yıllık ortalama maliyetinin ailenin sosyo-ekonomik seviyesine uygun olup olmadığı bilinmeli ve buna göre tercih yapılmalıdır.

1 Ağustos 2014 Cuma

Öğretmenim, nasıl tercih yapmalıyım?

8. sınıf öğrencileri için 45 günlük yaz tatilinden sonra tercih dönemi başlıyor. Tüm veliler ve öğrenciler puanlarına, yeteneklerine ve isteklerine uygun bir lise tercihi yapmak istiyor. Tercih işlemlerinin daha anlaşılır olması için isterseniz rehber öğretmen-veli-öğrenci görüşmesi şeklinde yazımıza devam edelim.ÖRNEK TERCİH GÖRÜŞMESİRehber öğretmen: Hoş geldiniz, öğrencimiz tatilde iyi dinlenmiş görünüyor. Güzel de bir puan almış. Veli: Evet hocam 6. sınıftan itibaren düzenli olarak ders çalıştı. Karne notlarını da yüksek tuttu. 478 puan aldı ve Türkiye geneli yüzdelik dilimi % 1,6, il genel yüzdelik dilimi ise % 1,97. Tercihleri neye göre yapacağız?R.Ö: Türkiye geneli yüzdelik dilimine göre tercih yapacağız. Tercihleri Yerleştirmeye Esas Puan’a (YEP) göre yaparsak yanıltıcı olabilir. Çünkü 2013 SBS okul puanları düşük idi. Tahminimizce bu sene okulların puanları yükselecek. Fakat yüzdelik dilimlerinde büyük bir değişme beklemiyoruz. Öğrencilerin Türkiye geneli başarı sırası da açıklanmış olsaydı daha isabetli tercih yapabilirdik. Veli: Tercih listesini nasıl yapalım? Tavsiyeleriniz neler?R.Ö: En fazla 15 okul tercih edebiliriz. Tavsiyem, ilk 4 sıraya öğrencinin “bu okulu kazanamam” dediği okulları tercih edelim. Sonraki 7 okulu ise öğrencinin “bu okullara büyük ihtimalle yerleşebilirim” dediği, sonraki 4 okulu ise “bu okulları kesin kazanırım” dediği okulları yazalım. Öğrenci: 15 okul tercihi yapmak zorunda mıyız?R:Ö: Zorunda değiliz. İster 1 okul ister 15 okul tercihi yapabiliriz. İsteğimize kalmış. Tercihimize Atatürk Fen Lisesi (% 0,18) ile başlayalım mı?Öğrenci: Ben o okulu kazanamam ki. R.Ö: Zaten her türlü sürprize karşı, “keşke yazsaydım” dememek için tavsiye ettim. Veli: Hocam, biz daha çok yabancı dili İngilizce olan okullar istiyoruz. Fen lisesi ile başlarsak iyi olur. İstanbul’da ikamet ettiğimiz için şehir dışı düşünmüyoruz. R.Ö: O zaman Atatürk Fen Lisesi (% 0,18) ile başlayalım. Sonra öğretmen lisesinden dönüşen Çapa Fen Lisesi’ni yazalım.Öğrenci: Puanı, yüzdelik dilimi nedir öğretmenim?R.Ö: Belli değil.Veli: Niye belli değil? Neye göre tercih yapacağız?R.Ö: Bu sene dönüşüm gerçekleştiği için okulun alabileceği yüzdelik dilimi tahmin edeceğiz. İstanbul’da fen liseleri % 0,18 ile % 2,22’lik dilim arasında. Çapa Fen Lisesi % 0,30 ile % 1,5 arasında olabilir. Öğrenci: Öğretmenim, 5 yıl da olsa Kabataş Erkek Lisesi’nin olmasını daha çok isterim.R.Ö: Şöyle sıralayalım; 1. Atatürk FL.(% 0,18), 2. Kabataş AL.(%0,11), 3. Çapa FL.(?)Veli: Hocam, evimiz Kartal ilçesinde. Çapa FL. evimize 2 saat uzaklıkta. Her gün 4 saat yol zor olur. Çocuğum pansiyonda da kalmayacak. R.Ö: Peki, 3. Hüseyin Avni Sözen AL.(% 0,54), 4. Burak Bora AL.(% 0,94), 5. Yüksel İlhan Alanyalı FL.(?) yazalım. Uygun mu?Öğrenci: Uygun. İstediğim AL. olmazsa FL.’ne gidebilirim. R.Ö: Gözlem ve tecrübelerime göre sayısal yeteneğin sözele göre daha başarılı. Akademik çalışmalar yapmayı seven birisisin. Sosyal bilimler lisesinden ziyade FL. gidersen başarılı olacağını düşünüyorum.Veli: FL. kesin olsun diye düşüncemiz yok hocam. Evimize yakınlığı daha çok önemsiyoruz. Servis ile okula gidip gelmek uzun zaman alır ve öğrencinin sosyal hayatını olumsuz etkileyebilir. R.Ö: Şöyle devam edelim: 6. Köy Hizmetleri AL.(%1,61), 7. Haydarpaşa AL.(% 1,98)Öğrenci: Bu okulları kazanma ihtimalim yüksek.Veli: 15 tercihin tamamını yapmayalım. Bu kadar yeterli mi hocam? R.Ö: “Kesin kazanırız” dediğimiz okulları yazalım. 8. Maltepe AL.(% 2,98), 9. Kadir Has AL.(% 2,98), 10. Kartal AL.(% 3,51). Böylece % 0,18 ile % 3,51 arası 10 adet tercih yapmış olduk. Veli: Son tercihini de kazanamazsa ne olur?R.Ö: Şu an yaptığımız listeye “A grubu liste” diyoruz. Bu gruptaki listeyi kazanamazsa 4 tür okul tercihi yapmak zorunda olduğu “B grubu liste” var. “B” listede okul türü tercihi yapmak gerekiyor.Öğrenci: 1. FL 2. AL 3. Sosyal BL. 4. AİHL. olarak tercih etmek istiyorum. R.Ö: Yaptığımız “A” listeyi büyük ihtimal kazanırsın. Diyelim ki olmadı. O zaman okul türü önceliği esas alınarak ikamet ettiğiniz adrese en yakın boş kontenjanı olan okula, puan üstünlüğüne göre yerleştirme yapılacak. Veli: Tercih başvurusunu nasıl yapacağız?R.Ö: Tercih listenizi e-okul’dan girebilirsiniz. Mezun olduğu ortaokuldan veya ülke genelinde herhangi bir ortaokuldan, 31 Temmuz- 8 Ağustos tarihleri arasında başvuru olabilir. Fakat unutmayın, her durumda yine okulda yetkili kişinin ONAYLAMASI gerekli. Daha sonra tercih listenizin çıktısı alınıp biri okulda, biri de sizde kalacak. 22 Ağustos’da sonuçlar açıklanacak. Öğrencinin kazandığı okula kaydı OTOMATİK yapılacak. Siz e-okulda öğrencinin kaydını görebileceksiniz.Veli: Tercih listemiz “nakil dönemi”ni etkileyecek mi?R.Ö: Hayır etkilemeyecek. Nakil dönemi ile ilgili bir daha görüşelim, o zaman detaylı bilgi vereceğim.Veli-Öğrenci: Teşekkürler.* Anafen Dershanesi Rehberlik Koordinatörü

24 Temmuz 2014 Perşembe

LYS sonuçları açıklandı

Üniversite adaylarının merakla beklediği LYS sonuçları açıklandı. Sonuçlar ÖSYM'nin internet sitesinden duyuruldu.SONUÇLARI ÖĞRENMEK İÇİN TIKLAYIN...2014-ÖSYS yükseköğretim programlarına merkezî yerleştirme işlemleri tamamlandı.ÖSYM'den yapılan yazılı açıklamaya göre, yükseköğretime sınavsız geçiş hakkı bulunan adaylar ile 23 Mart 2014 tarihinde yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve 14-15-21-22 Haziran 2014 tarihlerinde yapılan Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) sonuçlarına göre, adaylardan alınan tercihler doğrultusunda, 2014-ÖSYS yükseköğretim programlarına merkezî yerleştirme işlemleri tamamlandı. Yerleştirme sonuçları, 23 Temmuz 2014 tarihinde saat 17.45'den itibaren ÖSYM'nin https://sonuc.osym.gov.tr İnternet adresinden açıklandı. Adaylar, yerleştirme sonuçlarını internet adresinden T.C. Kimlik Numaraları ve şifreleri ile öğrenebilecekler. Yerleştirme Sonuç Belgesi basılmayacak ve adayların adreslerine gönderilmeyecektir.2014-ÖSYS merkezî yerleştirme sonuçları ile bir yükseköğretim programına kayıt hakkı kazanan adayların kayıt işlemleri 1-5 Eylül 2014 tarihleri arasında ilgili üniversiteler tarafından yapılacak.Kayıt için adayların yerleştirildikleri yükseköğretim programının bağlı bulunduğu üniversiteye, belirtilen süre içerisinde başvurmaları gerekecek.

22 Temmuz 2014 Salı

PYBS sonuçlarını açıkladı

Milli Eğitim Bakanlığı, 2014 Yılı Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (PYBS) sonuçlarını açıkladı.Milli Eğitim Bakanlığı, 2014 Yılı Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (PYBS) sonuçlarını açıkladı.Adaylar sınav sonuçlarını, "www.meb.gov.tr" adresinden T.C. kimlik numaraları ve doğum tarihlerini yazarak öğrenebilecekler.

16 Temmuz 2014 Çarşamba

ÖSYM'den itiraf: Soru üretemiyoruz

ÖSYM'nin sınav sorularını açıklamamasından dolayı TBMM Dilekçe Komisyonu'na Ankara'dan öğrenciler dilekçeler gönderdi. ÖSYM'den şikayetçi olan öğrenciler sınavdaki yanlışlıklarını öğrenemedikleri için, sınavın tarafsız olup olmadığını denetleyemedikleri için, sorularn gerçekten yanlış olup olmadığını öğrenemedikler için dilekçe ile komisyona başvurdu.Milliyet'in haberine göre, TBMM Dilekçe Komisyonu öğrencilerin bu şikayetlerini idikkate alarak konuyu ÖSYM’ye iletti. ÖSYM ise TBMM’ye itiraf niteliğinde bir yazı gönderdi.Yazıda, kurumun her yıl 40’a yakın merkezi sınav yaptığını, yılda ortalama 4 bin soru kullandığını dile getirerek soruların açıklanmasını 3 somut gerçeğe bağladı: TBMM Dilekçe Komisyonu’nu Ankara’dan N.G.Ö adlı öğrenci başta olmak üzere yüzlerce öğrenci ÖSYM’nin sınav sorularını açıklamaması nedeniyle dilekçe yağmuruna tuttu. ÖSYM’den şikayetçi olan öğrenciler, sınavlarda yaptıkları yanlışları öğrenemediklerini, soruların gerçekten yanlış olup olmadığı öğrenme imkanının ortadan kalktığını ve ÖSYM’nin tamaman tarafsız bir sınav gerçekleştirip gerçekleştirmediğini denetleme zemininin yok olduğunu dile getirdi.TBMM Dilekçe Komisyonu öğrencilerin bu şikayetlerini derhal işleme alarak konuyu ÖSYM’ye iletti. ÖSYM ise TBMM’ye itiraf niteliğinde bir yazı gönderdi.Yazıda, kurumun her yıl 40’a yakın merkezi sınav yaptığını, yılda ortalama 4 bin soru kullandığını belirtti. ÖSYM, yazısında soruların açıklanmamasına ilişkin şu üç somut gerekçeyi dile getirdi:* UÇLARA KAYIYORUZ: Bugüne kadar ÖSYM’nin yaygın uygulaması ‘bir sınavda sorulmuş sorunun bir başka sınavda sorulmaması’ ilkesi olmuştur. Bu uygulama diğer yandan soru hazırlamada her gün daha uç alanlara daha ince detaylara gitme riski oluşturmakta ve bazı önemli sınavlarda çok ciddi kısıtlamalar getirebilmektedir.* TEKRAR SORAMIYORUZ: Soruların kolaylık/zorluk/ölçme kalitesi dereceleri sadece soru yazarlarının belirlemesine bağlı olarak tespit edilebilmektedir. Oysa soruların gerçek kolaylık/zorluk/ölçme kalitesi dereceleri bilimsel anlamda sadece adayların sınav anında verdikleri cevaplar ile belirlenebilmektedir. Bu da soruların fiilen gerçekleştirilen bir sınavda denenmesi ile mümkün olmaktadır. Ölçme kalitesi yüksek soruların tekrar sorulabilmesi imkanından vazgeçilmesi düşünülemez.* SORU ÜRETEMİYORUZ: Artık ‘elektronik sınav’ modern bilişim çağının bir kaçınılmazı haline gelmiştir. Bu sınavlarda sorulmuş olan soruların hemen sınavdan sonra açıklanması gibi bir uygulamanın sınavların istenilen sayıda yürütülmesini imkansız hale getirmektedir. Bu nedenlerle dünyada sınav yapan kuruluşlar kesinlikle soruları açıklamamaktadır.